© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Gönül…

Gönül…

İnsanın bugünlerde gazete okuyası gelmiyor. Bir çok üzücü, kasvetli haber sayfalarda boy boy yer alıyor.

Darbe girişiminde bulunacakları iddia edilen ordu üyelerinin ceza alması, muhalefet iktidar çatışmaları, her gün evlere düşen ateş parçaları; şehit haberleri ve daha birçok insanın içini karartan haber. Üzülmemek elde değil, bayağılaşmak, maddileşmek, her türlü eylem ve çabanın bir imaj doğrultusunda pazar ve satışını yapmak, pratik amaçlar için bu yapılanların getirdiği sığlık, yaşamın her alanında yer alıyor. Oysa bu ülkede yaşayan herkesin bu ülke ile ilgili hayalleri vardı; amaçları, gelecek beklentisi… Yaş ortalaması 27 olan bir ülkede yaşayanların başka ne beklentisi olabilir ki? İyi bir gelecek umudu, yüksek bir refah seviyesi. Bu ülkenin politikacıları, siyasetçileri bir çok kuşağı bu söylemlerle kandırdı. Bugün geldiğimiz noktada hala gençler umutlu ama yaşı kırkları geçmiş kuşak ise kırgın, kızgın ve üzüntü dolu.

En iyisi radyoyu açmak. Belki sabahın bu güneşli havasına uygun bir şarkı dinleyebilirim. Şans eseri bir kanal açıyorum. Tanıdık bir ses. Zerrin Özer ve bildik bir şarkısı olan “Gönül” çalıyor. Kendimi şarkının sözlerinin anlamlı dünyasına bırakıyorum.

“Nedir bu çektiğim senden
Gönül derdin hiç bitmiyor
Yediğin darbelere bak
Bu da mı sana yetmiyor… Gönül…?”

Gönül… Beş harfe sığdırılmış anlamlar yumağıdır. Anlamı o kadar derin ki. Bir cümleden gönül kelimesini çıkarsanız yerine o anlamı verecek bir kelime daha bulamıyorsunuz. Kalp deseniz olmaz, yürek deseniz anlam hafifler. Yabancı dillerde karşılığı da yok. Sanırım doğu düşüncesine ait olmanın yansıması bu durum.

Olsa olsa sembolize edebilirsiniz “gönül”ü. Biz genelde onu kalp ile özdeşleştiririz. Gönülü ziyaret etmek isteyen kalbe gider. Kalp dört odalı bir kan pompası, et parçası değildir, orası gönüllerin makamıdır.

Gönül gözü deriz… Bu derinlikli kelimeye sahip olanların anlaşmak için söze ihtiyacı yoktur. Hangi kelimenin yanına “alçak” kelimesini koyduğunuzda, kelimenin anlamı sağlamlaşır? Gönül’ün… Alçak gönül. Her şeyin, her ilişkinin, yaşamla ilgili her bağımızın hepsinin zemini de tavanı da gönül. Gönül hep ihya edilecek, hep okşanacak, okşanmaya layık bir kavram.

Gönlümüzü her zaman hoş tutabiliyor muyuz? Onu incelikle koruyabiliyor muyuz? İşte sorun burada. Gönülle bağlantılı en önemli iki kavram; incitmemek ve incinmemek… Yaşamda uygulaması en zor iki kelimedir bunlar. Hatta incitmemek kolay, incinmemek zordur. İncitmemek için nezaketle, incelikle, birinin gönlünü kırmamaya gayret ederek bir davranış biçimi ortaya koyuyoruz. Bir anlamda incitmemek iradi bir kavram. Ama gönül ferman dinlemiyor. Kırılma diyoruz fakat bir olay, davranış hatta çok sevdiğimiz birinin bir bakışından bile kırılıveriyor. İrade; “Gönül”e söz geçiremiyor çoğu zaman, hatta her zaman.

Önemli olan gönülün, gönüldeki tahtın kime ait olduğunu anlamak… İncinmemenin ne demek olduğunu ancak o zaman anlarız.

Yazar Hakkında /

Yazarımız hakkında kısa özgeçmişi çok yakında sayfamızda olacaktır.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.