© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Ios ve Sifnos

Ios ve Sifnos

“Ios’u görmeden gelmeyin!” Biz de ne yapıp edip yolumuzu Ios’tan geçiriyoruz. Lakin o yorgunluk ve yer arayışı neticesinde Ios’ta mıydık, başka bir yerde mi hala bilemiyoruz!

Yine sabah dört buçuk kalkış, beşte hareket; yine sert bir hava, yine dalga, yine ıslak kurumayan üstler, geçmeyen saatler, bitmeyen yol, koskoca bir 60 mil… Diyeceksiniz “madem bu kadar şikayet ediyorsun ne işin var o yolda?” Alışmışız bir kere, her ne kadar sızlansak da yeni bir limana bağlandığımız anda hayat güzelleşiyor, tüm zorluklar geride kalıyor. Hatta ve hatta bir sonraki hareket gününü iple çeker hale geliyoruz.

Ios Ada’sına demirimizi atıp yanaşıyoruz. Görevli tabii ki yok. İlk demir atma denememizde başarılı olamıyoruz. Topluyor yeniden atıyoruz. Yandaki tekneden halatlarımızı alıyorlar. Bağlanma aşamasında sohbete başlıyoruz. Kanadalılar ve Bodrum’da yaşıyorlar! Kendi tekneleriyle yazları Ege ve Akdeniz’de dolaşıyorlar.

Tüm gezdiğimiz adalarda çeşitli yaşlarda birçok dünya gezginiyle tanışma fırsatımız oldu. Kimi Türkiye’den çıkmış Adaları dolaşıyor, kimi Türkiye’ye doğru dümen tutuyor. Limanların neredeyse hepsinde yer sıkıntısı yaşanıyor. Lakin bir ay boyunca teknesiyle dolaşan bir Türk’e rastlamadık. Bir iki noktada ETS’nin gemisine denk geldik, o kadar. Muhtemelen mevsimle alakalıdır. Yine de Kanadalı’sından Fransız’ına, Alman’ından Rus’una bu kadar milletten denizciyle karşılaşınca gözler ister istemez Türk bayraklı tekneleri arıyor! Gerçi hakkını yemeyelim Samos’tan aşağı inişte istemediğimiz kadar Türk ile karşılaştık.

Arkamızdan White Caps limana giriyor. Karşılamaya gidiyoruz. Yorgunluktan perişanlar, yüzler bir karış asık. Kendilerine gelsinler diye Şahbaz’a geri dönüyoruz.

Ekip bizi beklerken sucuklu yumurta hazırlamış. Oh mis gibi de kokuyor! Yine soracaksınız: “hem o kadar yorgunsunuz, hem de gitmişsiniz Yunan Adası’na, teknede yemek mi yenir?” Maalesef yanaştığımız limanda sadece tatlı servisi yapan kafeler var. Haliyle kimsede mecal kalmayınca çıkıp aranmak yerine basit bir şeyler atıştırıyoruz.

Ios Hakkında
Yanaştığımız liman adanın kuzeybatısında yer almakta. 15 dakikalık bir yürüyüş ya da kısa bir otobüs yolculuğu neticesinde merkeze, Chora’ya erişebiliyorsunuz. Chora araba girmeyen daracık sokakları, beyaz evleri, turistik mağazaları ile tipik küçük bir Yunan köyü. Theodoti, Kalamos, Maganari en önemli plajları. Avrupa Birliği’nden yardım almış adalardan biri olan Ios sakin, temiz plajlara sahip olmanın yanı sıra gece hayatıyla da Mykonos Adası ile yarışmaktaymış. Ayrıca her Pazar sabahı ve akşamı, ada halkından rastgele seçilmiş bir genç, adanın en yüksek noktasında kurulu çan kulesine çanları çalmaya gönderiliyormuş. Tabii günlerden Perşembe olduğu için görmedik.

Ios isminin Tarihi
Ios, ismini ilk yerleşimciler olan İyonyalılar’dan almış. Homeros’un mezarının burada olduğu varsayılmaktaymış. Rivayete göre ömrünün son günlerini Ios Adası’nda geçiren Homeros’a iki balıkçı bir bilmece sorar: “Dışarıda kalır yakaladığımız, ama yine de getiririz elimizden kaçanı.” Cevap “bit”tir. Fakat Homeros bilmeceyi çözemez, sinir ve kahrından ölür.

Denizde Yardımlaşma Çok Önemli
Velhasıl biz adayı dolaşmaya karar verdiğimizde saat altıyı bulmuştu. Bir baktık, yeni bir tekne gelmiş, içeride dört dönüyor. Yer yok! Anne-baba ve iki küçük çocuk… Belli ki uzun yoldan geliyorlar, ifadeler yorgun. Denizde yardımlaşma çok önemlidir. Biz de bu bilinçle sesleniyoruz “bekleyin, biz karadan bakınalım.” Oraya bakıyoruz, buraya bakıyoruz hiç yer yok. Tam bir saat dört dönüyoruz, neticede Sahil Güvenlik görevlilerini ikna ederek tam önlerine demir attırıyoruz. Almanlar müteşekkir tekneden iniyorlar. Tam 12 saat, 100 mile yakın yol yapmışlar. “Ne yapardık bu havada yanaşamasaydık?” deyip durdular. Öğreniyoruz ki iki küçük çocukla tekne kiralayıp Atina’dan başlayarak Ege’deki Adaları dolaşıyorlar! O çocuklar belli ki daha okuma yazma öğrenmeden denizcilik bağlarını öğrenmişler. Biz Türkler ise maalesef çoğunlukla aşırı korumacılık sebebiyle çocuklarımızı alışveriş merkezlerinde büyütüyoruz. Tabii bu arada baba da üniversite yıllarında arkadaşlarıyla Türkiye’ye gelmiş, bir yaz boyu İstanbul’dan Antalya’ya kadar dolaşmış. Baba böyle olunca bırakın çocuklar da denizci olsun!

Arkamızı Kollayan White Caps’e Veda Zamanı
Bunca koşuşturma neticesinde bizim ada turu yalan oldu tabii! Ertesi günün rotasını konuşmaya White Caps’e gidiyoruz. Ağızlar bıçak açmıyor. Ekip dağılmış. Yola devam etmeme kararı almışlar. Ios’ta kalıp feribotla Santorini’ye geçecekler. Daha sonra Naxos’taki marinaya bağlanacaklar. Yine feribotla Mykonos ve diğer adaları gezecekler. Veli Ağabey bizi yarı yolda bıraktığı için, biz ise arkamızı kollayacak White Caps olmayacağı için üzgünüz. Fakat yapacak bir şey yok, Kaptanın ekibini düşünerek bir takım kararlar vermesi gerekiyor. Vedalaşıyoruz tekrar buluşuncaya kadar…

Rota: Sifnos Adası’nın Güneyi

Ertesi sabah yine saatlerimiz beşi gösterirken demirimizi alıyoruz. Rota Sifnos Adası’nın güneyi. Hemen açıyoruz yelkenleri. Hava her zaman ki gibi, gün aydınlandıkça sertleşiyor. Adanın güneyinde bir koy görüyoruz ama çok rüzgar aldığı için girmiyoruz.

Bir Sonraki Koy Vathi
Bir süre sonra Vathi’ye bir sevinç varıyoruz. Lakin sevincimiz kursağımızda kalıyor! İçeride de aynı hava esiyor, bağlanacak bir yer yok. Geceyi alargada geçiremeyiz, zaten 80 metre attığımız zincir tatlı tatlı tarıyor. Referans kitaplarda 4 mil önümüzde Kamares koyunda bir barınak görüyoruz. Hemen demir alıp daha da gecikmeden oraya varmak istiyoruz. Endişemiz yer bulamamak. Kocaman Yunan bandıralı motor yatlar inci taneleri gibi sıralanmışlar. Tek bir yer gözüküyor, emin olamıyoruz sanki birinin yeri. Sert bir tornistanla (geri gitmek) manevra başlayınca demiri atıyorum. Fakat bir anda ırgat boşa dönmeye başlıyor. Bir taraftan da rüzgar basıyor, tekne savruluyor. Meğer zincir düğüm olmuş. Çözüyorum, boşluyorum, dolanıyor. Üç kere tekrar ediyor. Böyle olmaz ki, tutmamış tarıyor. Artık takat kalmamış, öf pöf ederken motor yattan bir Yunanlı yardımımıza yetişiyor ve tonoz halatını uzatıveriyor. Bir anda rahatlayıveriyoruz. Hemen bağlanıp kendimizi dışarı atıyoruz.
Kamares3

Şirin Sahil Kasabası: Sifnos Adası
Üzerimizde mayolarımız, elimizde havlularımız ilerliyoruz. Çok şirin bir sahil kasabası. Nefis bir plaja, tertemiz bir denize sahip. Plaja kadar sahil boyu kafe ve restoranlar, kara tarafında ise buraların mutfakları ile bakkallar, fırınlar ve hediyelikçiler mevcut. İlk gördüğümüz şezlonga havluları bırakıp serin sulara kendimizi bırakıyoruz. Günün gerginliği başka türlü geçecek gibi değil.
Kamares1

Joseph Pitton de Tournefort’un 1700’lü yılların hemen başında yazdığı Seyahatnamesi’nde Sifnos Adası’nda 120 yaşında ihtiyarlara rastladığını ifade eder. Havasının, suyunun, meyvelerinin, hayvanlarının mükemmel olduğunu, fakat üzümlerinin harika olmasına rağmen yetiştikleri toprağın sert olmasından şaraplarının vasat olduğunu yazar. Adada Milos ve Santorini şarapları içilmekteymiş! Adalıların atalarının adetleri çok yerilirmiş. Birisine Sifnoslu demek, büyük hakaret sayılırmış.

Adayı çok beğendiğimiz için pek tekneye girmiyoruz. Zaten bünye alışmış geç yatıp erken kalkmaya. Güzel bir İtalyan restoranına oturuyoruz. Taverna olayına girersek içkinin türü, masanın ömrü uzayacak. Ertesi sabah 85 mil yol ile Atina’ya varmak niyetindeyiz. Artık taverna keyfi Plaka’da!
Kamares6

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.