© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Neslihan Şahin İş Hayatında Psikoloji

Neslihan Şahin İş Hayatında Psikoloji

Endüstri psikoloğu, İK yöneticisi,  profesyonel koç ve eğitmen Neslihan Şahin; iş dünyasında başarılı olmanın yollarını, gençlere iş konusunda nasıl motivasyon verilmesi gerektiğini ve günümüzde iş hayatında sıkça yaşanan psikolojik rahatsızlıkları MAG Okurları için ele alıyor.

Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Yirmi yılı aşkın süredir finans sektöründe insan kaynakları alanında çalışıyorum. Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun oldum ve endüstri psikolojisinde uzmanlaştım. Kariyerim süresince insan kaynaklarının eğitim, işe alım, kariyer yönetimi gibi pek çok alanında çalıştım. Üniversitelerde insan kaynakları ve psikoloji alanında misafir öğretim görevlisi olarak ders verme fırsatı buldum ve bunun beni çok beslediğine inanıyorum. Aynı zamanda ICF onaylı koçluk, transaksiyonel analiz gibi insana kendi amaçları doğrultusunda ne yaptıklarını irdeleme fırsatı sunan eğitimlerle bir profesyonel olarak kendimi sürekli geliştirmeyi hedefledim ve öğrenme sürecim hayatımın sonuna dek sürecek.

Çok genç nüfusa sahip, eğitimli, iş gücü potansiyeli yüksek, dinamik bir ülkede yaşıyoruz. Yeni neslin kendini iş dünyasına hazırlaması için ne tip bir donanıma ihtiyacı olduğunu düşünüyorsunuz?

En çok odaklanılması gereken konulardan biri, genç kuşağın okulda öğrendiklerini gerçek dünyaya aktarabilme becerileri. Bilgi her yerde fazlasıyla var ve ulaşılabilir. Önemli olan, bilgiyi nasıl kullanabilecekleri. Gençlerin bilgiyi ezberlemekten ziyade soru sormayı ve düşünme biçimlerini öğrenmeleri gerekiyor.

Bugünün iş dünyasında başarılı olmanın sırrı sizce nedir?

Başarılı olmak için önemli olan, duygusal dayanıklılığa sahip olmak. Bunu, hayatta zorluklarla karşılaştığınızda güçlü olma, ayakta kalma becerisi diye özetleyebiliriz. Önemli olan kaç kere düşmüş olursak olalım bir fazlasıyla ayağa kalkabilmek. Kendine inanmak ve “Ben yapamam.” cümlesini kişisel sözlüğümüzden çıkarmak gerekiyor, çünkü eğitimle, kararlılıkla ve sıkı çalışmayla her şeyi eninde sonunda yaparsınız.

Atatürk’ün çok sevdiğim bir sözü var: “Başarılarda gururu yenmek, felaketlerde ise ümitsizliğe direnmek lazımdır.” Başarılı olmak için egomuzun bizi gerçeklerden uzaklaştırmasına izin vermeden, krizlerin içindeki fırsatları görebilmeyi de çok değerli buluyorum.

Geleceğin iş kolları ve yeni mesleklerden biraz söz edebilir misiniz?

Yapay zekâ pazarının çok büyümesi bekleniyor. Robot izleme uzmanları, veri bilimcileri, oyun tasarımcıları, otomasyon uzmanları ve içerik küratörleri dahil olmak üzere, önümüzdeki günlerde yeni işlerin bir kısmını artık yapay zekâ, makine öğrenimi ve otomasyonun yaratacağı öngörülüyor. Bunun giderek artması ise kaçınılmaz; ancak, insani becerilerin yeri her zaman güncel olacak. Merak, yaratıcılık, farkındalık, esneklik, pratiklik, doğru soruları sorma, iletişim, tutku gibi özellikler makinelerin hiçbir zaman yerini dolduramayacağı, bugün ve gelecekte işverenlerin çalışanlarında aradığı özellikler olarak kalacak. AI, otomasyon, robot bilim şirketleri ileri taşıyan, yeni ve heyecan verici kapılar açarken, bir çalışanın kariyerinde ilerlemesini sağlayan en önemli özelliği, insani becerileri olmaya devam edecek.

Gün geçtikçe, beyaz yakalı profesyonellerin; tüm dünyada zorlaşan ekonomik koşullar karşısında artan baskılar sebebiyle tükenmişlik sendromundan, anksiyeteden, depresyondan daha çok söz ettiği görülüyor. Sizin bu konudaki gözleminiz nedir?

Bugün en çok rastlanan psikolojik sorunlardan birinin anksiyete olduğunu biliyoruz. Tükenmişlik hissinden kaynaklanan sorunlar giderek artıyor. Geçen yıl, insan kaynakları yöneticileri olarak en çok konuştuğumuz konulardan bir tanesi ABD’den başlayan büyük istifa hareketi idi. Onun öncesine baktığımızda anketler, çalışanların yarısından fazlasının işle ilgili talepler sebebiyle tükenmiş hissettiğini gösteriyordu.

Tükenmişlik yaşayan bir çalışan kendini işine veremiyor, sürekli yorgun ve bitkin hissediyor, etrafındaki insanlarla sorunlar yaşıyor ve verimi düşüyor. Bu sendrom karşısında yapılabilecek en iyi şey önce sorunun kaynağını anlamak olmalı, çünkü tükenmişlik sadece iş kaynaklı ortaya çıkmıyor. Yaş, evlilik, çocuk sahibi olmak, hatta çocuk sayısı, bakım yükü gibi bireysel etkenlerin yanı sıra çevresel etkenler diyebileceğimiz çalışma ortamı, ekonomik şartlar, aşırı iş yükü, takdir azlığı gibi pek çok farklı sebebi olabiliyor. Sonuçta işten ayrılma eğilimi artıyor, performans düşüyor, takım çalışmasında sorunlar yaşanıyor. Bunların şirketlere getirdiği maliyet ise sanıldığından çok daha büyük oluyor.

Psikolojik anlamdaki bu zorlanmaların gerisinde iş ile özel yaşam dengesini baştan iyi kuramamış olmak da var mı? Başarı odaklı bir hayatta, çok çalışmayı gerektiren bir meslek kolunda bu denge nasıl kurulur?

Bu sorunları yaşayan kişilerin çoğunun mükemmeliyetçi, her şeyi kendi başına ve en iyi şekilde yapmak isteyen kişiler olduğu biliniyor, çünkü yardım istemenin yetersizlik ve beceriksizlik olduğu öğretilerek büyütülüyoruz. Dolayısıyla aileye, çocuklara, işe, sosyal hayata, kendini geliştirmeye odaklanırken, iş ile özel yaşam dengesini tutturmak zorlaşıyor. Sonuçta suçluluk hissi ve tükenmişlik ile baş başa kalınıyor. Eğer bir dengeden bahsediyorsak; yardım istemek, delege etmeyi vakit kaybı olarak görmemek, sınırlar çizmek ve hayır diyebilmeyi öğrenmek gerekiyor. Hobilere vakit ayırmak, stres atmanıza, odaklanmanıza ve rahatlamanıza yardımcı olacak iş dışı faaliyetlerinizin olması da sizi tükenmişlikten koruyabilir. Pandemi sonrası hayatımıza daha çok yerleşen evden çalışma ya da hibrid çalışma düzeni, esnek çalışma saatleri, toplantısız gün uygulaması; tükenmişliğe neden olan çevresel etkenlerin etkisini azaltmak yönünde bir ölçüde etkili olabilir.

Gençlerin de bu tablo karşısında geleceğe dair motivasyonu düşük, zaman zaman umutsuz bir bakış geliştirdiği görülüyor. Bunu nasıl değerlendirirsiniz? Sizce yeni nesli ne heyecanlandırır?

Gençleri otorite ve bürokrasiyle sıkmamak gerekiyor. Finansal ödüllerin yanı sıra eğitimlerine, gelişimlerine yatırım yapıldığını, otonomi, sosyalleşme fırsatlarını, fikirlerinin dinlendiğini görmek istiyorlar. Yaptığı işte anlam bulma, yaratıcılık, değerleri ile uyumlu şirketler ve çeşitlilik gibi beklentiler içindeler.

Türkiye’de genel olarak eğitim sisteminin sınavlara dayalı olması, gelecek kaygıları sebebiyle yapılan meslek seçimleri çocukları ve gençleri ait olmadıkları alanlarda okumaya ve çalışmaya itiyor. İlerleyen yaşlarda içinde kalan tutkularının peşinden giden kaç kişiyi tanıyorsunuz? Kariyer yolculuğunun tam ortasında meslek değiştirilir mi?

Kariyer konusunda herkes için geçerli, doğru bir  rota veya  tavsiye olmadığı gibi, çok bilinen ama yanlış bilinen bazı noktalar var. Örneğin; şu kadar yıldır bu işi yapıyorsun, artık değiştirmek için çok geç, çok iyi bir şirkettesin aklını mı yitirdin burası bırakılır mı, gibi. Ben her plan gibi kariyer planlarının da esneyebileceğini düşünüyorum. Planlar yolda değişebilir, çünkü sizin hayalleriniz, istekleriniz değişir, dünya değişir. Önemli bir bankanın çok başarılı ve geleceği parlak bir yöneticisi iken her şeyi bırakıp sanat tarihi okumaya başlamak ve bu alanda akademik kariyer yapmak böyle bir yolculuktur. Hiçbir kariyer planı geri dönülemez değildir, yeter ki öğrenme tutkusu devam etsin… 

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.