© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Fatih Çekirge “Gelecek İnternet Gazeteceliğinde”

Fatih Çekirge “Gelecek İnternet Gazeteceliğinde”

Yıllardır gazetecilikte ciddi bir yer edinmiş Fatih Çekirge ile röportaj yapma isteğimi kendisine ilettiğimde sağ

olsun hemen kabul etti. Ama o kadar yoğun bir temposu var ki, Fatih Bey’i yakalamak neredeyse imkânsız. Bu
koşuşturmaca içinde bana da bir vakit ayırdı ve röportajı gerçekleştirdik. Bu röportajla kendisini daha yakından
tanıma fırsatım oldu, işine nasıl tutkuyla bağlı bir gazeteci ve nasıl sevecen bir baba olduğunu anladım. Kendisine
olan saygım daha da arttı. Çok keyifli bir sohbet oldu, umarım sizler de okurken aynı keyfi alırsınız.
Çocukken hayalini kurduğunuz meslek gazetecilik miydi?
Fatih Çekirge: Çocukken, bir meslek için hiç hayal kurmadım.
Peki, gazeteciliğe nasıl başladınız? Gazetecilik mezunu musunuz?
F.Ç: İlk olarak dergilerde yazı yazarak başladım. 1970 yılında “Oluşum” dergisine edebiyat yazıları yazıyordum. Ben
kamu yönetimi mezunuyum. Gazetecilik okulunun da gazetecilik adına, çok bir şey kattığına inanmıyorum. Bizim
jenerasyondan gazetecilik mezunu çok az kişi vardır. Bu iş teoriyle olmaz. İnsana doğru gelişen zekâ lazım. Analiz
edebilme yeteneği olmalı bir insanda. Bu mesleğin başı “Doğru soruyu sormak”, o da yetmez “doğru zamanda sormak”
gerekir. Ondan sonra da “doğru kişiye sormak” lazım. Tüm bunların sonunda da “doğru yerde yazıyı yayınlamak” var,
işte bu yüzden Hürriyet’te yazdığım için mutluyum.
İlk yazdığınız dergilere ne hakkında yazıyordunuz? Sonra dergiden gazeteye nasıl geçtiniz?
F.Ç: “Oluşum” dergisinde şiir yazıyordum. Edebiyat içimden gelen bir şeydi. Gazeteciliğe Yeni Asır’da, 80lerin
başında başladım.
Yazılarınız haftada bir yayınlanıyor, bir önceki haftanın olaylarıyla ilgili yorum yapıyorsunuz. Neden sadece
haftada bir?
F.Ç: Ertuğrul Özkök ile yeni bir format belirlemek istedik. Dünyadaki gazetelerde, böyle bir yorum bölümü var. Bir
önceki haftanın olaylarını özet olarak, okuyucuya hatırlatmak için. Her gün yazmak yerine, bir günde üç-dört günlük
yazı yazıyorum. Ben zaten bir yazarın her gün yazmasına karşıyım. Her gün yazmak yazarın verimliliği konusunda
sıkıntı yaratabilir.
Bir hafta içinde pek çok olay oluyor, bunların arasından nasıl bir eleme yapıyorsunuz?
F.Ç: Ben ağırlıklı olarak siyaset hakkında yazıyorum. Çünkü uzun yıllar gazetelerin Ankara temsilciliğini yaptım.
Siyasetin içinde oldum hep. Bu da ister istemez beni siyasete odaklıyor. Ama bazen güncel konular hakkında da
yazdığım oluyor. Mesela Hıncal Uluç her konu hakkında yazabiliyor; spor, siyaset, magazin, restoran. Ama bu çok
nadir bir durum, işte bu yüzden sadece bir Hıncal Uluç var.
Yazılarınızı beğenen olduğu gibi eleştirenler de var. “Bunu yazarsam yanlış anlaşılır, çok tepki çeker,
eleştirilir…” gibi endişelerle kendinizi sansürlediğiniz oluyor mu?
F.Ç: Evet otokontrolüm var. Haberini yaptığım kişilerin özel hayatlarına girmemeye çok dikkat ederim, şayet bir
yolsuzluk olayı yoksa! Haber yaparken insanların özel hayatlarını deşifre etmek ve yorumlamak, bence bir kişinin
yatak odasına gizlice sızmakla aynı şey. Ama bazen istemesem de yanlış anlaşılabiliyorum.
Hiç pişman olduğunuz bir yazınız oldu mu?
F.Ç:
Pişmanlık demeyelim de, yazdığım yazının yanlış anlaşılmasından dolayı üzüldüğüm oldu. Mesela Abdullah Gül’ün
GATA’ya yatmasıyla ilgili bir haberim yanlış anlaşıldı ve tepki çekti. Ama bunda da kendime kızıyorum çünkü yanlış
anlayan değil, anlatan suçludur. Demek ki daha net ifade edebilirmişim.
Yeni nesil gazeteciler hakkında ne düşünüyorsunuz?
F.Ç: İşleri çok zor. Çünkü Türkiye’de medya kamplaştı. Bendensin ya da değilsin. Yeni gazeteci, taraf olmak zorunda…
İş bulabilmesi için doğrunun değil, görüşün kalemi olmalı. Özgürlüğü kısıtlanmış bir gazetecilik var şu an. Ama
benim gençlere tavsiyem internet gazeteciliğine yönelsinler. Gelecek, internet gazeteciliğinde…
“hurriyet.com.tr” nasıl gidiyor. Hürriyet’in satışlarını olumsuz etkiledi mi? Günün birinde korkulduğu gibi sanal
gazete gerçek gazetenin yerini alabilir mi?
F.Ç: İşte bu benim en büyük zevkim. hurriyet.com.tr’nin başına ilk geçtiğimde günde altı yüz bin ziyaretçisi vardı,
şimdi iki milyona yaklaştı. Muazzam bir şey bu! Ayrıca internet gazeteciliğinde bir ilk yaptık, hurriyet.com.tr’nin
Ankara temsilcisi var. Oradaki ekonomik ve diplomatik olayları takip edip anında haber geçiyor. Bazı zamanlar
hurriyet.com.tr’nin yaptığı haber, ertesi gün Hürriyet’e haber oluyor. hurriyet.com.tr’nin bu duruma gelmesinde çok
önemli iki kişi var. Birisi Vuslat Doğan Sabancı… Vuslat Hanım’ın vizyonu çok geniş, internet gazeteciliğinin
buralara geleceğini gördü. Diğer etken de Ertuğrul Özkök. Bu iki kişinin desteği ve inancıyla biz buraya geldik.
İşin doğrusu ben başta bu kadar emin değildim. Ama şimdi TV’nin bile yerini almaya aday. Gün içinde çalışan insanın
televizyon seyretme şansı olmuyor, güncel olayları anında internetten takip edebiliyor. Üstelik haber kaçırmıyor da,
istediği zaman istediği haberi okuyabiliyor. İnternet gazeteciliği çok daha gelişecek sitemiz için yeniliklerimiz
var.
Yeni projeleriniz var mı?
F.Ç: Bak çocukluk hayalim yoktu ama şimdi bir idealim var. Star’ı kurduğumuz zaman tirajda rekorlar kırıyorduk. Bunu
takiben Almanya’da bir matbaa kurup, Avrupalı Türkler için, oranın kendi ulusal gazeteleriyle rekabet edecek bir
gazete çıkartmak istiyordum. Ama o idealim olmadı, sözleşmem bitince Star’dan ayrıldım.
Benim dünya rekabeti hırsım var. Ukalalık olarak algılanmasın ama Türkiye’deki tirajlar artık beni tatmin etmiyor.
Ben dünya çapında rekabet etmeliyim. İşte idealim de bu doğrultuda, tüm dünyaya hitap eden bir İngilizce internet
gazetesi yapmak. Günde beş-on milyon insanın ziyaret edeceği bir site yapmak istiyorum. Bu doğrultuda çalışmalarımız
ve araştırmalarımız var. Bugün Reuters’e ve Associated Press’in geçtiği haberlere baktığımızda yüzde 68’i
bulunduğumuz bölgeden çıkıyor yani konum olarak doğru bir yerdeyiz. Bu projeye geçişte ilk adım olarak
hurriyet.com.tr’nin İngilizcesi ve Hürriyet Daily News çıkıyor. Bu mevcut kadroyla dünyaya yayın yapan bir web
sitesi hazırlayabiliriz.
Çok yoğun bir yaşam tarzınız var sürekli seyahat ediyorsunuz. Bu koşuşturmaca içinde kendinize ve ailenize nasıl
vakit ayırıyorsunuz? Fatih Çekirge neler yapmaktan hoşlanır?
F.Ç:
Benim üç temel hobim var. Birincisi Bekir Coşkun’la ortak tutkumuz; deniz. Deniz tutkusu başkadır benim için,
yelkenli kullanıyorum. Ege’nin tüm sahillerini yelkenliyle gezdim. Bu büyük tutkuma eşim Şimal de sörf yaparak eşlik
ediyor. Denizden çok büyük keyif alıyoruz. İkinci hobim; kayak ve şiir. Bu ikisi ayrılmaz bir bütündür benim için.
Yeni yılın ilk sabahı 10.30-11.00 gibi kaymaya başlarım. Kayarken de bir İsmet Özel şiiri geçiririm zihnimden. Sonra
da Stolichnaya Crystal votkamı kara gömerim. Bir shot, bir kayak… Yeni yıla her sene ailecek kayakla başlarız.
Üçüncü hobim ise tenis. Tenis benim hayatımın sporudur. Tenis yüzünden çok sakatlıklar yaşadım. Bir sene önce
ameliyat oldum. Ama tenisten vazgeçemiyorum. Üç gün önce tekrar başladım. Tenis Federasyonu yönetim kurulu üyesiyim.
Oğlum Kuzey’le ilgili en büyük idealim de tenisle ilgili. Kuzey’i uluslar arası bir turnuvada maç yaparken izlemek,
onunla ilgili en büyük hayalim. Daha şimdiden dokuz yaş Türkiye şampiyonu. Ailem benim için çok özeldir. Her
fırsatta eşimle ve çocuklarımla vakit geçirmeye çalışıyorum.
Kuzey’in geleceğiyle ilgili bir idealiniz var. Eylül için bir idealiniz var mı?
F.Ç: Olmaz mı? Eylül benim ilk ve tek aşkımdır. Eylül’le ilgili idealimiz ortak, bir gün dünyanın herhangi bir
yerinde buluşup kahve içmek. Ama bu yer Eylül’ün yapacağı ekonomi artı felsefe eğitimi için seçeceği ülke olacak. Şu
an lise ikide ama dünyanın önde gelen üniversitelerinin birinde bu eğitimi yapmasını ikimiz de çok istiyoruz.
Fatih Bey, telefonlar susmuyor. Bu yoğun temponuzun içinde MAG‘a vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum.
Yazar Hakkında /

Yazarımız hakkında kısa özgeçmişi çok yakında sayfamızda olacaktır.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.