© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Yemek Pişen Ev Mutludur, Huzurludur…Ev Gibidir İşte!

Yemek Pişen Ev Mutludur, Huzurludur…Ev Gibidir İşte!

..şarküteri alışverişlerinde yeni keşfedilmiş bir peynir; seni yeni aldığın Jimmy Choo kadar mutlu ediyorsa müjdeler olsun! Yemek yapmak; omuzlarında yük olmaktan çıkmış,
baş tacın olmuş demektir.

Kemal’le daha yeni flört ediyoruz. Herkes birbirinin marifetini birbirine gösterecek ya, ben de onu bize akşam yemeğine “Taco Gecesi”ne davet ettim. Özendim bezendim amma vakit dar olunca; kıyma sulu kaldı ve bizim crispy taco’ların tadı oldu soft burrito… Bizimki nezaketinden beğenmiş gibi yaptı (tabii bu, çok sonra öğrendiğim bir detay) ama şunu eklemeden de edemedi: “Bir akşam da yemeğe ben beklerim.” “Amaan bir erkek ne kadar yemek yapabilir ki?” dedim içimden ve “tabiii, tabiii” diyerek geçirdim kapıdan.

Gel zaman git zaman derken ona yemeğe gittiğimde, kendisinden beklentim et ve makarnadan fazla öteye geçmedi hayal dünyamda. Ama eve girdiğimdeki sofra ve yemekler benim ballandıra ballandıra anlattığım taconun yanında Topkapı Sarayı endamıyla beni masada bekliyordu. Adam usanmamış, ıstakoz yapmış, yanına kremalı fettucini, mükemmel bir salata ve beyaz şarap… O akşam hayatımda yediğim en özenli ve nefis yemekti…

Eh evlilik teklifini kabul etmemde çook büyük rol oynamadı değil tabiiki bu meziyet demetinin. Şaka bir yana iki kişinin başında taşıdığı o çatının altında mis gibi kokan Avanos testi kebabını dostlarla paylaşabiliyorsan, taa Paris’ten, Nice’den, Kapadokyalar’dan eve kasa kasa şarap taşıyıp bir kış akşamı müziği açıp evin beyi ile bunu yudumluyorsan, şarküteri alışverişlerinde yeni keşfedilmiş bir peynir; seni yeni aldığın Jimmy Choo kadar mutlu ediyorsa müjdeler olsun!
Yemek yapmak; omuzlarında yük olmaktan çıkmış, baş tacın olmuş demektir.

Eskiden nasıldı hayat? Hiçbir zaman azıcık kahvaltı, atıştırmalı bir öğlen yemeği ya da akşam yemeğinde hadi karnım doysun da bitsin ile geçmedi yıllarım. Ben bir yemek düşkünüyüm, utanmıyorum, göğsümü gere gere söylüyorum. 20’li yaşlarımın başında Leysin’da aldığım 13 kiloyu bile rejim yapmadan vermiş bir insan olan ben yemek yemezsem Şirine’likten Gargamel’e dönüşebilecek kıvamdayım. Allah sevenlerime sabır versin bu konuda, o ayrı.

Çoğu zaman üşengeçlikti benimkisi. Eh evin tek kızı da olunca pek zorlamadılar: “Hadi kızım bir zeytinyağlı sarmanı yiyelim.” diye… Yıllarca mutfakla köşe bucak saklambaç oynadım sizin anlayacağınız. Yurtdışında yaşadığım zamanlarda mesela buzdolabımda sadece meyve, peynir, içecek ve kraker olurdu!!! Bir de hayatı kurtaracak; basit pilav, değişik soslu makarna ve birkaç tavuk yemeği tarifi 30’a kadar idare etti beni. Eee sonra mı ne oldu? Evlendik, aç mı kaldık? Yok kalmadık tabii. Jamie Oliver’ın Ankara şubesi ile evlenince üşengeçlik rafa kalktı, çok iyi bir öğrenci oldum ve hayatımda bana “yap” desen kendimin bile inanamayacağı yemekleri Kemal Usta sayesinde pişirmeye başladım.

Bazen de şunu düşünüyorum; aslında o yemeği kime pişireceğin de çok önemli. Ben öğretmenimi ve baş misafirimi 30’da buldum, o anda mutfak çakram açıldı diyelim… Pişirdikçe pişiresim, doğradıkça, kıydıkça, çırptıkça tekrar tekrar yapasım geldi. Elim alıştı yani. Bir de karşındaki misafirlerinin o yemeği yedikten sonraki mutlu ve doymuş yüz ifadeleri… İşte yıllarca ben bunu kaçırmışım, asıl ona yanarım…

Ajda dermiş ki; “Ev dediğin mis gibi ekmek kokacak, yemek kokacak, pilav olacak, çay demlenecek, kekler pişecek.” Hani bizim 65 yaşında 20’liklere taş çıkaran Ajda diyor bunu…

O yaptığınız yemeğe, pişirdiğiniz keke, demlediğiniz çaya, soğuttuğunuz şaraba ruhunuz değdiği an huzur kapınızda bence. O ev, ev gibidir işte. Sıcacık, mutlu, mesut… Bu anları aileyle, dostlarla paylaşmak ise bir ayrıcalık. Kendi elinle; başkalarının beynini ve midesini dolu dolu doyurmak. İşte bu da bir sanat.

Üşenmeyin, ertelemeyin, vazgeçmeyin. Kolay bir çorbadan başlayın mesela. Yaptıkça, denedikçe, ustalık kazandıkça daha da bağlanacaksınız tahta kaşığa, dökme tavaya ya da dolaptaki kremaya. Unutmayın asıl mutluluk etrafımızdaki ufak ayrıntılarda gizli. Aile olmanın baş maddelerinden biri de mis gibi kokan bir mutfaktan geçmekte şahsımca…

Ruhunuza nice Emine S. Beder’lerin, Jamie Oliver’ların girmesi dileğimle…

Sevgilerimle

[nggallery id=1181]

Yazar Hakkında /

Yazarımız Tuğçe İnal; TED Ankara, Bilkent Ünv. Turizm ve American College of Switzerland (MBA) mezunudur. Çesitli sektörlerde yöneticilik yaptıktan sonra kendi şirketi olan Say Something Nice ile sosyal medya danışmanlığı yapmaya devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.