© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Sizi Siz Dahil Kim Tanıyor?

Sizi Siz Dahil Kim Tanıyor?

Az insan kendini yalancı diye tanımlar, kimse yalancılıkla gurur duymaz tabii, ama tek sebebi bu değil çoğu insan yalancı olduğunun farkında değildir aslında… Ne kadar sık yakınlarına hatta yabancılara ve kendine yalan söylediğini bilmez, fark edemez.

Şöyle bir düşünün; kimlere ne konularda yalanlar söylüyorsunuz, ne zamanlar ego size yalan söyletiyor. Benim en sevmediğim, birini yeni tanıdığınızda karşılıklı kişilik ve özellik anlatımlarıdır. “Ben aslında,… Ben normalde…, Asla yapmam…, Hiç benlik değildir…” ve benzeri cümleler. Bir bakarsınız yıllardır kendinizden bahsederken kullandığınız cümlelerin, betimlemelerin sizinle uzaktan alakası yoktur artık. O kadar dilimizde yer etmiştir ki, söylenmesi gerektiğini düşündüğümüz şeyler, şanslıysak, kendimizi biraz tanımaya başladıysak bir gün ağzımızdan çıkan bir lafı duyunca, kalemimizden dökülen bir kelimeyi görünce bir anda dank eder, sorarsınız kendinize “acaba ne kadardır bu yalanı kendime ve başkalarına söylüyorum” diye. Kızmayın kendinize bu yalancılık sayılmaz, siz onu gerçek sanıyordunuz, zamanla içinizde bir yerlere dokunduyordu o laflar ağzınızdan her çıktığında sizi uyarmak istercesine ama hissetmediniz ya da bilmek istemediniz, doğruyu aramaya hazır değildiniz, bilinçaltınız korudu sizi.

Peki, uyanınca ne olur? İşler iyice karmaşıklaşmıştır, eskiden hiç olmazsa ezbere de olsa ne söyleyeceğinizi bilirdiniz ama korkmayın, bu farkındalık sizi en azından doğru yola yönlendirmiştir. Artık bir rotanız vardır ama en uzun yoldur takip edeceğiniz.

Konfüçyüs’a göre bütün bir ömürdür insanın kendisini tanımak için geçirdiği zaman… Tamam, belki bir ömür sürmez ama çok vakit alacağı kesindir ve bunun için geçmişteki olayları, anıları eşelemek yersizdir çünkü büyük bir ihtimalle altı ay önceki sizle bugünkü siz yüzde yüz aynı kişi değilsinizdir artık, günü gününe yaşarken, daha yeni olan biten olayları incelerken insan daha iyi tanıyor kendini.

 

Kafamızdaki kalıplamış fikirler kim bilir neleri engelledi hayatımızda, kim bilir şimdiye kadar kaç fırsatı kaçırdınız, kaç kişiye vermek istemediğiniz mesajlar verdiniz, güçlü görünmek için mesafeli ve ilgisiz davrandınız Kırılınca söylemediniz, gözleriniz sulanınca başınızı çevirdiniz, çok istediğiniz halde bir yere gitmediniz, fazla olmasın diye bir mesaj atmadınız, meraklı bir görünüm vermemek adına yeri geldi karşınızdaki insanın yaşadıklarıyla ilgilendiğiniz halde soru sormadınız, “zaten kazanmak istemiyordum” dediniz, “boş ver zaten benim de işim vardı”, “Aa farkında bile değildim” gibi ne çok cümleler kurdunuz. Her birine siz bile inandınız, karşıdakiler haliyle inandı.

 

Eğer, bir gün karşınıza biri çıkıp “neden olduğundan farklı gözükmek istiyorsun, neden farklı düşündüğün halde böyle konuşulması gerektiğini zannettiğin için böyle konuşuyorsun” derse gerçekten şanslısınız, çünkü o insan size, gösterdiğinizin ötesini gören gözlerle bakmıştır.

 

Bir gün, bir erkek arkadaşım bana bunun tam tersi bir yaklaşımla “yazdıklarınla çok farklısın, o kadar duygu dolu değilsin” demişti, ben de çok bozulmuştum, zira günlük hareketlerime, tepkilerime ego oyunları karışsa da yazarken en yalın halime büründüğüm gerçek anlamda kendimle ilgili bildiğim ender şeylerden biriydi. Bu yaklaşım beni incitmiş, o kişinin gözümdeki yerini oldukça sarsmıştı, beni tanıdığını söyleyen biri böyle bir cümleyi nasıl sarf eder, tam tersine benim kendimi koruduğumu nasıl göremezdi…

 

Bu olayı uzun bir süre sonra neredeyse yabancı sayılacak birine anlattığımda, bana dedi ki “neden kızıyorsun, o sadece ona karşı duygusal bir yaklaşımda olmadığını, olamadığını anlayınca yaşadığı hayal kırıklığını sana bu şekilde iletmiş…” Nasıl da haklıydı ben yine başka bir kalıplaşmış düşünme yapısı yüzünden bunu görememiştim.

 

Oldukça yeni tanıdığım İtalyan bir arkadaşımın bir olayda yorumumu dinledikten sonra “beynin ne kadar örümcek ağı gibi örülmüş kalıplaşmış fikirlerle dolu”, diye reaksiyon göstermesine önce şaşırsam da, gelişim yolunda biraz ilerlemiş olacağım ki ne demek istediğini çok çabuk kavrayabildim.

 

Yabancılar nasıl bu kadar kolay algılıyorlar bazen bazı şeyleri, yoksa biz mi kendimize çok yabancıyız. Yıllarca yanlış anlattık, yanlış anladık, yabancılaştık… Bu yazıyı yazdığım tarihlere yakın bir tarihte kaybedeli üç yıl olacak olan teyzem. Başarısız olduğum üniversite 1 hukuk tahsilimin ardından bir tavsiyede bulunmuş, “kimbilir belki de hukuk gibi bir kariyer için yaratılmamışsındır, herkes illaki ömrünü kariyerine adayacak diye bir şey yok, bak bana; birkaç sene çalıştım oğlanlar doğunca işimi bıraktım, onları büyüttüm, resme başladım sergiler açtım çok mutlu oldum.” demişti. Kafamdaki kalıplaşmış fikirlerle buna çok içerlemiş, başarabileceğime inanmadığını düşünüp çok alınmış, biraz sert çıkmıştım; her ne kadar bir yıl sonra hukuk fakültesini bıraksam da teyzemin dediklerine hiç pay çıkarmamış, bu konuda ona içten içe bozulmaya devam etmiştim. Teyzem bana bunları söyleyeli sanırım 8-9 yıl oldu,  bakış açımı açmaya çalıştığını daha 1-2 senedir görebiliyorum.

Hayatımız ego oyunlarının baltaladığı böylesi birçok anıyla dolu, şimdi tabii dönüp anladım diyemiyorum, fikrini biraz daha açmasını, benimle paylaşmasını istemek için çok geç…

 

Bu yaşamdan öğretilmiş düşünceler üç türlü hataya itiyor; etrafınızı her zaman anlayamamanıza, başkalarının hatta en yakınlarınızın sizi bazen yanlış anlamasına, yanlış tanımasına ve son olarak da sizin kendinizi tanımamanıza sebep oluyor.

 

Yazımın başında dediğim gibi işte o yüzden, insanların kendilerini anlattıkları sohbetlerden artık hiç hoşlanmıyorum, birçok konuda ne deseniz yalan, eskiden yaşadığınız bir olaydaki tepkinize göre kendinizi tanımlasanız, her olay, her yaşanan apayrı bir tecrübe, insan bir olaya verdiği tepki karşısında kendisi bile hayrete düşebiliyor… En iyisi sessiz kalmak, karşıdaki bir süreliğine etraflardaysa o da sizi bilecek zamanla, siz de onu, yaşananlarla öğreniyoruz birbirimizi anlatılanlarla değil, yazımı Konfüçyüs’ün beğendiğim bir başka sözüyle bitirmek istiyorum:

 

“Sessizlik asla ihanet etmeyen bir arkadaştır”.

 

Sağlıcakla kalın.

Yazar Hakkında /

Yazarımız hakkında kısa özgeçmişi çok yakında sayfamızda olacaktır.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.