© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

İbiza, İspanya’nın Yaramaz Çocuğu

İbiza, İspanya’nın Yaramaz Çocuğu

Ve sonunda beklenen ay geldi… Okullar kapandı, tatil hazırlıkları başladı. Kimisi çoktan planlarını yaptı, kimisi heyecanlı heyecanlı araştırma yapmakta… Herkesin içi kıpır kıpır! İşte hala karar verememiş olanlar için kıpır kıpır bir adres: İbiza! Temmuz ve Ağustos aylarında iğne atsanız yere düşmeyen bir kalabalığı ağırlayan İbiza için en doğru zaman Haziran ayı…

İbiza deyince hepimizin ilk aklına gelen, çılgın gece hayatı, kulüpler ve partiler oluyor. Gerçekten de bu ada, eğlencede Mykonos ile yarışabilecek tek ada. Her yaz, parti canavarları ve hedonistlerin akınına uğrayan, Avrupa eğlence hayatının kalbi olan adanın, sadece partilerden ibaret olduğunu söylemek bu güzel adaya haksızlık olur…

İspanya’nın Balear Takımadaları’ndan biri olan İbiza’nın, bir ucundan diğer ucuna olan uzaklık yaklaşık 40 km. 571 kilometrekarelik, kendi küçücük, ünü kocaman olan bu adanın, UNESCO Kültür Mirası Listesi’nde olduğunu biliyor muydunuz? Milattan önce 654 yılında Kartacalılar tarafından keşfedilmiş olan bu adaya, aynı zamanda Yunanlılar gelmiş ve adaya “çam kaplı ada” anlamına gelen “Pitiusas” adını vermişler. Tüccarlarla dolu olan bu ada, büyük limanı, yüksek duvarlı kalesi ve güçlü savunmasıyla, önemli bir ticaret merkeziymiş. Ticareti yapılan başlıca ürün ise, o zamanlar “beyaz altın” denilen “tuz” imiş. Daha sonra, M.Ö. 123 yılında Romalılar tarafından fethedilmiş ve ismi “Ebusus” olarak değiştirilmiş. Vandallar, Barbarlar ve Bizanslıların (hatta korsanların bile) istilasından sonra, M.S. 9. yüzyılda Araplar tarafından ele geçirilmiş ve 500 yıl boyunca da Arap egemenliği altında kalmış. O dönemde adı “Yebisah” olarak değiştirilmiş olan İbiza’nın, günümüzde bile mimarisinde, geleneksel kostümlerinde ve müzik aletlerinde Arap etkisinin izlerini görebiliriz. 1235 yılında ise Katalanlar tarafından istila edilmiş ve hala da Katalan kültürü hakim. Adayı dolaşırken her yerde rastladığımız İbiza’yı işaret eden tabelalardaki “Eivissa” kelimesi Katalanca. Acaba bu kadar farklı kültürün etkisi altında kaldığı için mi, yoksa günümüzde de dünyanın dört bir yanından insanları buraya çekebildiği için mi diye kendimize sormadan edemiyoruz.

Yerleşik nüfusu 140.000 civarında olan İbiza’nın, yaz aylarında nüfusu 2 milyonu buluyor. Boho-cool hippiler, clubberlar, jet-set, çocuklu aileler, eşcinseller, bohemler, gençler, yaşlılar… Bu adanın müdavimleri o kadar çeşitli ki… Ve gelip burada tatil yaptıktan sonra adaya aşık olup yerleşenlerin sayısı da hiç azımsanacak gibi değil… Bu kadar insan ve tarz çeşitliğine en baskın damgayı Hippi akımı vurmuş. 1960’ların başında kapitalizm ve uygarlığın yarattığı tüketim toplumunu reddeden gençlerin başlattığı bu akım, dalga dalga tüm dünyaya yayılarak, İbiza’ya ulaştığında “işte memleketimi buldum” demiş. Bu ada, özgürlükçü, savaş karşıtı, natüralist, ekolojist ve din-ulusal kimlik gibi değerlere takılmadan yaşama felsefesini benimsemiş, pek çok yazar ve sanatçının önderliğinde, 60’lar döneminde en hareketli yıllarını yaşamış. Adanın en ünlü kulübü olan Pacha, 1967 yılında açılmış. O yıllarda adaya taşınan hatta koloniler kuran pek çok hippi, hala adada yaşamakta ve o akımın izlerini sürdürmekte…

Gelelim İbiza’nın keşfedilecek yerlerine… İbiza’da 3 büyük bölge var: İbiza adasının merkezi olan İbiza Town (Eivissa), adanın en büyük ikinci bölgesi olan ve “clubbing”in başkenti denilen Sant Antoni ve daha çok ailelerin tercih ettiği, sakin ve güzel kumsallarıyla ünlü Santa Eularia bölgesi.

Dalt Vila: Eski şehir olarak adlandırılan, Unesco Dünya Mirası Listesi’ndeki Dalt Vila, İbiza merkezdeki tepenin yamaçlarında, etrafı yüksek surlarla çevrili kale içinde kurulmuş olan bölge. Surların bu kadar yüksek (yaklaşık 25 metre) olmasının sebebi, Fas ve Osmanlı saldırılarından korunmak içinmiş. Oldukça güzel korunmuş olan bu bölge, hem Katalan hem Arap kültüründen izler taşıyan mimarisiyle sizi büyüleyecek. Kale kapısından yukarı doğru yürürken, beyaz evlerin çevrelediği, daracık taş sokaklarda kaybolmak çok keyifli… Kıvrıla kıvrıla tepeye çıktığınızda, ödül olarak, tüm limanı ve Akdeniz’i doya doya seyredebileceğiniz muhteşem bir manzara sizi bekliyor. Dilerseniz buradaki İbiza Katedrali’ni de gezebilirsiniz. Hazır bu bölgede iken Museu d’Art Contemporani’ye de uğrayın. Simon Poulet tarafından tasarlanmış olan bu müze, gerek içindeki eserler, gerekse mimarisi açısından mutlaka görülmeli…

Akdeniz’in en bozulmamış ve temiz plajlarına sahip İbiza plajları, pırıl pırıl parlayan, berrak turkuaz rengi ile ünlü.

Las Salinas: Uzun ve geniş kumsallarıyla İbiza’nın en popüler plajlarından biri. Parti severler plaj sonrası buradaki beach-barlarda eğlenmeye devam ediyor.

Cala Llonga: Daha çok, çocuklu ailelerin tercih ettiği bu plaj, yumuşak kumları, sığ denizi ve su aktiviteleriyle çocukları uzun süre oyalarken, aileler de rahat nefes alıyor.

Cala d’Hort: Muhteşem Es Vedra manzaralı bu plaj, aynı zamanda gün batımını seyretmek için ideal.

Talamanca: Arabanız yoksa İbiza merkezden sadece 15 dakika yürüyerek ulaşabileceğiniz bir plaj.

Cala Saladeta: Kayalarla çevrili bir koyun içinde, kristal turkuaz suları ve mojitolarıyla ünlü bir plaj.

Cala Blanca: Doğaseverlerin favorisi. Issız, gizli bir koyda saklı cennet…

Eğer güneş-kum-deniz yerine, Çeşme-Bodrum’daki gibi beach-club sevenlerdenseniz, Santa Eulalia del Rio’daki Nikki Beach‘e uğrayabilirsiniz. İbiza’nın en havalı kalabalığı ile takılmak isterseniz, bizim de favorimiz olan Blue Marlin‘i tercih edebilirsiniz. (Buranın yemekleri de muhteşem!) En parti havasındaki plaj için ise BoraBora‘yı deneyebilirsiniz. Yaş ortalaması 20 olan bu beach club, uçakların iniş güzergahında bulunuyor. Her uçak geçişinde çılgın kalabalığın havaya zıplayarak bağırması buranın olmazsa olmazı…

Cafe Del Mar: İbiza’ya gelip te “chill out” müziğini, buradan dünyaya yayan, gün batımını seyretmek için adanın en ünlü, hatta dünyanın en ünlü noktalarından biri olmuş bu kafeye uğramamak tabii ki olmaz. İbiza’nın batısındaki Sant Antoni de Portmany’de bulunan Cafe del Mar’da gün batımı saatinde rezervasyonsuz masa bulmanız mümkün değil. Ama yer bulamayanlar için de kafenin önündeki kayalıklar, seyir için ideal. Güneşin batımına doğru kalabalığın katlanarak arttığı ve denizin, kızılın bin bir tonuna büründüğü bu büyülü dakikalara, Cafe del Mar’ın her gün batımı için özel olarak seçtiği güzel parçalar eşlik ediyor.

Es Vedra: İbiza’nın güney batı sahil şeridinde yer alan, dünya üzerinde üçüncü en güçlü jeomanyetik kuvvet derecesine sahip olan yermiş. (İlki Bermuda Şeytan Üçgeni, ikincisi Kuzey Kutbu) Teknolojinin durduğu, pusulanın bile yanlış yönü gösterdiği bu gizemli ada, denizden 413 metreye kadar yükselen kayalıklardan oluşuyor. Homeros’un Odysseia destanında, Odysseus’u yoldan çıkartan Sirenler ve deniz kızlarının bu adada yaşadığına inanılıyormuş. Bu adanın çevresinde UFO gördüğünü ihbar edenlerden tutun da Mısır’daki piramitlerin yapımında buradaki kayaların kullanıldığını iddia edenlere bile rastlanıyor. Hatta Es Vedra’nın Kayıp İmparatorluk Atlantis’in ucu olduğu bile söyleniyor. Bunlar doğru veya değil, orası bizi ilgilendirmiyor ama şurası bir gerçek ki Es Vedra’nın esrarengiz bir havası, ilham verici bir enerjisi var. Bu yüzden buraya geldiğinizde, bu muhteşem gizemli kayalara bakarak dilek tutun, evrene yollayın ve bırakın gerisini o halletsin.

Formentera: İbiza’nın limanından deniz otobüsü ile sadece yarım saatte ulaşabileceğiniz bu ada, bence İbiza’dan çok çok daha güzel. İbiza’nın bu kadar yakınında olup, bunca zaman böylesine gözlerden uzak ve bakir kalabilmesi inanılır gibi değil… Sonradan öğreniyoruz ki, çevresinde dünyanın en pahalı yatlarının demirlediği bu küçücük mütevazi ada, Kate Moss, Bob Dylan, Philippe Starck gibi ünlülerin gizli kaçamak yeriymiş. Adayı gezmek için uzun zamanınız varsa bisiklet, yoksa motosiklet tercih edebilirsiniz. Biz burayı günübirlik gezdik ve çok içimizde kaldı. Hayatımda gördüğüm en güzel turkuaz tonu, en yumuşacık beyaz kumsallar buradaydı diyebilirim. Sakinliği ve cennet gibi plajlarıyla Maldivler’i aratmayan bir görüntü, bizi bizden aldı. “Doğal plaj severim ama şezlongsuz ve güzel yemeksiz yapamam” diyenler için, 10 Punto 7 ve Juan Y Andrea buranın en hoş beach-clubları…

Gece Hayatı

Pacha; adanın en ünlü kulübü. Bu ismi, kulübün sahibi olan Ricardo Urgell, karısı Marisa ile bir gün buradan kazandıkları paralarla “paşalar gibi yaşama” hayalleri kurdukları için koymuşlar. Kulübün amblemi olan kiraz salkımı ise kulübün, basit, taze ve cüretkar gecelerini simgeliyormuş. Pacha’nın bir de yine kendi markalı ürünlerinin satıldığı mağazaları var. Burada çok hoş ve orijinal hediyeler bulabilirsiniz, benden söylemesi!

Diğer popüler kulüpler: Amnesia, Ushuaia, Space ve Privilege.

Haziran ayı boyunca David Guetta, Bob Sinclar, Basement Jaxx, Gianluca Vacchi, Hed Kandi, David Morales gibi ünlü DJ’leri, Amnesia’da, Pacha ve Ushuaia’daki partilerde yakalayabilirsiniz.

İbiza’nın gece hayatını deneyimlemek istiyorsanız illa bu gece kulüplerinin önünde 20’li yaşlardaki, itiş kakış kalabalıkla birlikte sıra beklemek zorunda değilsiniz. İbiza Town merkezde de gece yarısından sonra çılgın partiler sizi bekliyor. Saat gece 12’ye yaklaşırken, oldukça çılgın kostümlü veya çıplaklıkta sınır tanımayan, ünlü kulüplerin dansçılarından oluşan grupların geçitleri oluyor. Bunlar ara ara kalabalığın arasına karışıp, sokak ortasını parti mekanına dönüştürüveriyorlar. Zaten sokaktaki patlamaya hazır kalabalık, müziğin ilk ritmiyle beraber anında coşuveriyor. Sokaklardaki ve kulüplerdeki partiler, neredeyse gün doğumuna kadar devam ediyor. İbiza’daki ilk sabahımızda, kahvaltı için gittiğimiz bir kafede, kulüplerden yeni çıkmış, çılgın kıyafetli-absürd makyajlı gençlerle karşılaştığımızda epey şaşırmıştık. Sonra burada hiçbir şeye şaşırmamaya alıştık.

Alışveriş söz konusuysa, İbiza kendinizi tam anlamıyla kaybedebileceğiniz bir yer. Bilinen markaların en cool koleksiyonları burada. Ama asıl lokal butikler tam bir cennet. El yapımı hippi kıyafetler, benzerlerine hiçbir yerde rastlayamayacağınız takılara, çantalara, sandaletlere ve aksesuarlara bayılacaksınız. Bu da sizi kesmezse, çarşamba günleri kurulan Es Cana’daki Punta Arabi Hippy market veya 30 yıldır her Cumartesi günü San Carlos’ta kurulan Las Dailas Hippi Pazarı eminim size “artık uzun bir süre alışveriş yok” dedirtecek.

Yemek konusuna hiç girmiyorum, çünkü bütün İspanya’yı boş verin, tapas, paella ve deniz mahsullerinin en bombaları burada!

Evet, İbiza her ne kadar adı “hedonistlerin parti adası”na çıkmış olsa da, aslında partilerin ve gürültücü çılgın kalabalığın dışında sizi güzellikleriyle şaşırtan, hoşgörüsüyle sarmalayan ve huzurlu, sakin kumsallarıyla mutluluktan havalara uçuran bir ada. Aradığınız eğlence ise, size eğlencenin en üst noktasını sunuyor. Aradığınız sakin bir tatilse, size sükunetin doruklarını yaşatıyor. Siz yeter ki ne istediğinize karar verin…

 

Yeni rotalarda görüşmek üzere,
Sevgi ve sağlıkla kalın
Fotoğraflar: İpek Gençer

Yazar Hakkında /

Yazarımızın kısa özgeçmişi çok yakında burada, sayfamızda olacaktır.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.