© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Barcelona Pazarları

Barcelona Pazarları

Benim pazar gezme merakım cümle alem tarafından bilinir. Sebze, meyve, balık, deniz ürünü, şarküteri dünyasına bırakın beni, bütün gün gezeyim, tadayım, fotoğraf çekeyim, o ne, bu ne sorayım. Tezgahlar arasında bir çocuğun lunaparkta hissettiklerine benzer şeyler hissediyorum.  Türkiye’yi pazar konusunda bir cennet olarak görüyorum. Özellikle ege kasabalarında pazarda saatler geçirmek benim için büyük keyif. Yurt dışı seyahatlerinde ise yapmaktan en hoşlandığım şeylerden biri yine bu.

Birkaç ay önce yolumun düştüğü Barselona’nın pazar konusunda sunduğu zenginlik o kadar baş döndürücü ki,  genelde turist rehberlerinde ilk sırayı alan, şehrin alamet-i farikası mimar Gaudi’nin şaheseri Sagrada Familia’yı hiç düşünmeden ikinci plana atıyorum ve Barcelona’yı karnavala benzer pazarlarıyla anıyorum. Barselona pazar turu başlıyor!

Kendini ait hissettiğin şehir…

Barselona’yı çok seveceğimi gitmeden önce de biliyordum. Bazı şehirlerin verdiği enerji rehber kitaplardan dışarı taşıyor, bu da doğal bir çekim yaratıyor. İnsan dilini bile bilmediği bazı şehirlere kendini ait hissediyor. Ben bir Viyana insanı değilim mesela. Henüz gitmedim ama biliyorum ki, şehri sevebileceğim halde Stockholm insanı da değilim. Stockholm çok üzülmüş olabilir bu duruma, ne yapalım Stockholm, ben de böyleyim. Bana sıcak hava, sıcak insanlar, yaşayan sokaklar gerekiyor. Viyana’yı en yaşanılası kent yapan Mercer yetkililerden biri olmam mümkün değil, kesinlikle veto hakkımı kullanırdım.

 

Neden daha önce gelmemişim?

Madrid’de değişim öğrencisiyken Barselona’ya kalkıp gitmemiş olmak içimde ukte kalmıştı. Sonradan kendime defalarca “insan onca süre orada kalıp nasıl Barselona’yı görmeden döner?” diye şaşırmıştım. Benim gibi gezmeye bu kadar hevesli biri için gerçekten efsanevi bir üşengeçlikti. Madrid’de o kadar harika zaman geçiriyordum ki kalkıp gitmedim, hiç canım istemedi. Mayıs 2006 ne kadar yakın geliyor, Beş seneden fazla geçmiş üzerinden. Yirmi dört yaşında mıymışım ben o zaman. Zaman su gibi akıp gidiyor, işte bu yüzden daha çok yer görmeliyim, görmelisin! İspanya’ya kredim sonsuz. Orada geçirdiğim zamanın tamamı güzeldi.

 

Barselona’nın görsel şöleni 

“Pazarlar”! 

Pazarların en büyüğü “La Rambla”da “La Boqueria”, Barselona’nın kalbinin attığı cadde, kime sorsanız hemen gösterir size. Gerçek bir lunapark. Şarküteri reyonları aklımı başımdan almakla kalmadı, tüm bu jambon ve peynir çeşitleri beni hayatta yapılacak, denenecek ne çok şey olduğuyla ilgili bir kez daha karanlık düşüncelere sevk etti. Bu karanlık düşünceler deniz ürünleri ile karşılaşıncaya kadar sürdü. O kısımdan sonraki hissiyatım artık tamamen yerlerdeydi. Tüm hayatımı La Boqueria’da geçirsem bile her şeyi denemek için yeterli vaktim olmayabilir! İştahla tezgahları incelerken tanımlayamadığım birçok varlıkla karşılaştım. National Geographic’in içinde yaşıyormuş gibi bir şey. Garip yaratıklar arasında safari. Vakit olsa tek tek alsam, pişirsem, denesem hepsini.

 

Ve tabii ki leziz yemekler…

Pazar inanılmaz hareketli. İnsanlar, satıcılar, turistler, bir yanda haldır haldır yemek pişen tapaslar. “En yoğun olan en iyisidir” yurt dışında genelde işleyen bir yöntem… Pazarın içinde tıklım tıklım bir “tapas bar” var. Zaten tezgahlar arasında dolana dolana iştahım tavan yapmış, hepsi inanılmaz cazip görünen seçenekler arasından güç bela sipariş veriyorum. Bu karışık deniz ürünleri tabağının yanında karışık mantarlar süper gidiyor. Yanında da bir bardak soğuk beyaz şarap öğle yemeğini ziyafete çevirmeye yetiyor. Elbette bu tabakla karşılaştığınızda ellerinizi kirletmeniz gerekiyor. O sülünezler (biliyorsunuz bizde balık yemi olarak kullanılıyor!), karidesler, kerevitler çatal bıçakla yenmiyor, zaten yazık öyle yemeye teşebbüs etmeyin, tadını çıkarın. Islak mendili çantanızda bulundurmalısınız, çünkü hayır, burada ıslak mendil diye bir şey yok. Bu durumu umursayan da yok. Cennet!

La Boqueria’dan çıktıktan sonra, ki sizi temin ederim oradan tok ayrılacaksınız, eğer pazar gezmeye devam etmek istiyorsanız “Mercat Santa Caterina”ya doğru yola çıkabilirsiniz. Binası ayrı güzel, pazar ayrı güzel.

 

Tavsiye

Öğle yemeğinizi La Boqueria’da yiyin, daha sonra bir gün Santa Caterina’nın tropik meyve bahçelerinde kendinize rengarenk taze sıkılmış meyve suyu hediye edin, hiç bilmediğiniz, görmediğiniz meyvelerden birkaç tane deneyin. Bir de “Mercat Sant Antoni” var ama bu ikisini gördükten sonra başka bir pazar sizi kesmeyecek, oraya gitmeseniz de olur.

 

Her şeyden aldım stok yaptım…

Ben Barselona’dan direkt evime dönecek olsaydım marketteki o peynirler, salamlar, hatta ve hatta meyve-sebzeler elimden kurtulamaz ve benimle birlikte ülke topraklarına seyahat ederlerdi ama maalesef bu mümkün olmadı. Mecburen ben de tadım çalışmalarını yoğunlaştırıp stok yapmak zorunda kaldım. Kış uykusuna filan yatacak olursam Nisan’da sapasağlam kalkarım yerimden, hiç şüphem yok!

 

Müzik

Giulia y Los Tellarini

Barcelona,

Aylin Prandi

24000 Baci

 

Kitap

Time Out Barcelona rehberi! 

(Şu ana kadar gördüğüm en başarılı seyahat rehberi, restoran önerileri tam isabet!)

 

Film

Los Abrazos Rotos

(Broken Embraces)

 [nggallery id=873]

 

Yazar Hakkında /

Yazarımızın kısa özgeçmişi çok yakında burada, sayfamızda olacaktır.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.