© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Aşkla Yaşamak

Aşkla Yaşamak

Kendinin farkına varmış bir insan kadar hiçbir şey büyüleyici olamaz. Ötesi ise, özüyle parlayan ruha ulaşma yolculuğudur.

Ne kadar manevi olduğumuz neye inandığımızla değil, tamamen bilinç durumumuzla ilgilidir. Bilinç seviyesindeki her yükselme bizi bize tanıttığı gibi, o ana kadar yaşadığımız tüm illüzyonları da ortaya döker. Gerçek diye bağlandığımız birçok olayın, aslında geçmişten gelen kalıplarımız olduğunu anladığımız her an bir bilinç yükselmesi yaşarız. Her kabul ve teslimiyet; alanı olduğu haliyle kabul etme anı bir sonraki sınavı önümüze çıkartır. Her sınav bir yükseliş ve aşk fırsatı sunar. Yaşamın içine nüfuz edip, yaşamla bir olunca zor veya kötü diye bir olgunun olmadığının farkına varırız.

Biz yaşamın ta kendisiyiz. Biz ve yaşam biriz. Her anda, anın içindekileri yaşamayı ilke edindiğimizde, hayat son nefes bitene kadar ilahi bir dansa dönüşür. Sabah uyanır uyanmaz bir gülümseme ile yataktan kalkınca ve dans ederek, banyoya yolculuğu şenlendirince bilinçli yaşam o anda akmaya başlar.

Sesleri duyuyorum. “Şu derdim, bu derdim var. İşe gideceğim ve çok yoğun olacağım. Çocuklara da kahvaltı hazırlamam lazım. Üstelik bir de nezleyim. Dün gece de eşimle kavga ettim. Berna nasıl güleyim, nasıl dans edeyim? Hiç de gerçekçi değilsin”. Bu ses tamamıyla egoda yaşayan ve ona tutsak olmuş birisinin sesi ve aslında diyor ki; “Benim illüzyonum bu ve ben bunu gerçek sanarak dirençle yaşıyorum ve mutlu olabiliyorum. Ancak ara ara yapabiliyorum. E canım hep de mutlu olunmaz ki. Hiç de gerçekçi değilsin Berna…”

Evet, hep mutlu olunur. Evet, hep huzurlu ve sağlıklı olunabilir. Yaradan’ın bizimle konuşma şekilleri var. Gönderdiği sınav kağıtları var. Hastalıklar, bizi dibe çeken olaylar ve insanlar. Hepsi Yaradan’ın bir üst bilinç seviyesine yükselmemiz için bize aşkla tanıdığı fırsatlar. Eğer seçersek, yaşam içinde basamak basamak yükselebiliriz. Her basamaktaki mucizelerle tanışabilmek ve hayatımıza katabilmek de ötesi güzellik…

 

Yaşamak çok büyülü. Acısıyla, tatlısıyla çok güzel yönetilen bir orkestranın parçası olmak gibi. Bir konsere gittiğinizi hayal edin; kemanlar baş kaldırıyor. Hayır diyorlar çalmayacağız. Bugün başımız ağrıyor. Veya saksafon, nefesim uygun değil bugün, yarın çalacağım diyor. Şef ne yapar bu durumda? Ceza verip, o kemanı veya saksafonu orkestradan atar mı? Atarsa ne olur? Orkestranın bütünlüğü ve enerjisi değişebilir, değil mi? Onun yerine ikaz eder onları ve uyuma çağırır. Yoksa konser başlamadan biter. Değil mi? Hayat ve Tanrı da aynı böyle çalışıyor. Mızıkçılık yapan kulu, kendi yolları ve yöntemleriyle ikaz ediyor. Ki evrenin bütünlüğü ve birliği ritimli bir uyumla aksın, akış devam etsin.

Ben her şeye aşığım. Kula, bitkiye, hayvana, canlı cansız her varlığa aşığım. Bulaşık yıkarken, yemek yaparken, yatakları toplarken, arkadaşlarımla buluşacağım zaman, çocuğumu kucaklarken, toplantıya katılırken veya nefes alırken, aşkla hayatı kucaklıyorum ve içime çekiyorum. Artık böyle yaşıyorum. Özgürüm. “İnsan olma” sanatını anladım. Bendeki beni ortaya çıkarmamı ve kendi yolumu keşfetmemi sağlayan “ustama” teşekkür ediyorum…

Aşkla…

Yazar Hakkında /

Yazarımız hakkında kısa özgeçmişi çok yakında sayfamızda olacaktır.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.