© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Altın Şehir San Francisco

Altın Şehir San Francisco

İnsan hep en güzel anılarının olduğu muhitte rahat eder misali, ben de doğduğum, anaokulunu okuduğum ve ardından da ailecek birçok yaz ve sömestr tatilini geçirdiğim, sıcaklık hissedip ve huzur dolduğum San Francisco’da en sevdiğim ve mutlaka görülmesi gerektiğini düşündüğüm yerleri yazıyorum…

 

San Francisco; İstanbul’dan sonra en sevdiğim şehir. Hatta İstanbul’a en benzettiğim şehir de diyebilirim. Benim gibi hem şehir hayatını seviyor hem de dilediğinizde uzaklaşıp nefes almak istiyorsanız, San Francisco’ya bayılacaksınız.

Bir yanıyla gastronomi açısından son derece zengin uluslararası bir metropol; diğer yanıyla da köprülerden geçer geçmez size dinginlik ve samimiyet vaat eden daha küçük şehirlerle çevrili bir mücevher… Bu şehir; yokuşlu oluşu – hatta araba oyunları sevenler inişli çıkışlı San Francisco sokaklarında sanal ortamda yarışmaya aşina olacaktır- ve okyanus üzerindeki köprüleri ile çevre ve manzara bakımından İstanbul’u andırıyor.

 

Senelerce iki, hatta bazen üç aktarma ile vardığımız San Francisco’ya sonunda Türk Hava Yolları direkt uçuş başlattı. Yaklaşık 13 saat 40 dakika sonunda İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan San Francisco Uluslararası Havalimanı (SFO)’na varıyorsunuz. Türkiye ile arasında 10 saat fark olduğunu da düşünürsek, jetlag’den kaçmak biraz zor oluyor.

 

San Francisco’nun havası genelde ılıman. Yani kışın dahi gitseniz kar ve dondurucu soğukla karşılaşmayacaksınız. Aralık ve Ocak ayı şehrin en soğuk zamanı; hava sıcaklığı gündüzleri 10 ila 14 derece arasında seyrediyor, gece ortalaması ise 8 derece. Soğuk sizi korkutmazsa Noel ve Yılbaşı zamanı şehrin ayrı bir büyüsü oluyor. Fakat şehrin tadını en çok hangi mevsimde çıkarırım derseniz; cevabım sonbahar. En yüksek dereceler Eylül ayında görülüyor, çok yağış da almadığı için size de okyanus kenarlarındaki kafelerin ve pierlerin tadını çıkarmak kalıyor.

 

Kaliforniya’nın ABD’nin en pahalı eyaleti olduğunu göz önünde bulundurursak San Francisco’nun cüzdanımız açısından hiç de sempatik bir şehir olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle şu sıralar doların da artmasıyla özellikle otel fiyatları Türkiye’den gidenlere yüksek gelebiliyor. Fakat burada bulacağınız oteller gerçekten birbirinden şık ve konforlu. Şehrin tam göbeğinde kalıp metropolün nabzını yakından takip etmek isterseniz Union Square civarındaki oteller biçilmiş kaftan. Beş yıldızlı otellerden Four Seasons Hotel ve Taj Campton Place, dört yıldızlı otellerden ise; The Westin St. Francis, Marriott ve Hotel Nikko’yu öneririm.

 

Şehir içi ulaşım açısından taksi ve überin yanı sıra elektrikli otobüs, BART (havalanından şehre gidiş için ideal) ve en turistik ulaşım aracı olan nostaljik tramvayı kullanabilirsiniz. Burada “cable car system” olarak bilinen San Francisco tramvay hattı, 1873’te inşa edilmiştir. Meraklıları için Cable Car Müzesi ise şehrin “zengin” kısımlarından olan Nob Hill’de bulunmaktadır.

San Francisco, New York City’nin ardından ABD’nin nüfus yoğunluğu en fazla olan kentidir. Uluslararası bir metropol olduğu için hem her memleketten çalışan insan görmek hem de dünya mutfaklarının en leziz örneklerini tatmak mümkün.

Kaliforniya mutfağını eklektik ve şık bir atmosferde denemek isteyenlerin ilk durağı zengin menüsüyle öne çıkan Downtown’daki Quince. Meksika mutfağı sevenlere Uno Dos Tacos, İtalyan isteyenlere Locanda ve Delfina, özellikle salaş pizzakoliklere ise Ragazza’yı öneririm. La Mar Chebicheria Peruana ise brunch için bile gidebileceğiniz, müthiş kokteylleri olan bir deniz mahsülü restoranı.

Sadece Chinatown’da değil şehrin her yanında bolca Uzak Doğulu göreceğinizden emin olabilirsiniz. Uzak Doğulu göçmen popülasyonuyla meşhur bu şehir, Amerika’daki ilk ve en büyük Chinatown’a sahiptir. Şehrin alışveriş merkezi Union Square’den Chinatown’a on dakikalık kısa bir yürüyüş ile varabilirsiniz ve burada en leziz lokal Uzak Doğu mutfağını tadabilirsiniz. İşimi şansa bırakmam diyenlerdenseniz; Hakkasan bir klasik olarak seçenekleriniz arasında.

Ghirardelli Square’i özellikle çikolata sevenlere şiddetle tavsiye ediyorum. Burası ismini, zamanında İtalya’dan göç etmiş Domenico Ghirardelli’den alır. Senelerce çikolata fabrikası olarak hizmet vermiş bu meydan, şimdinin en popüler turistik duraklarından biridir. Benim gibi çikolata tatmamış veya sevmeyen biri dahi olsanız Ghirardelli; canlı restoranları, kafeleri ve hediyelik eşya dükkanlarıyla size çok cazip gelecektir. Buradan satın alacağınız özel çikolata kokulu kıyafetler seneler sonra dahi kokusunu kaybetmiyor.

 

San Francisco deyince akla ilk olarak gelen kuşkusuz; kızıl Golden Gate köprüsüdür. 1937’de inşa edilen bu köprüden araba ve bisiklet dışında yaya olarak da geçebilirsiniz. Bu köprünün dünyanın en çok fotoğraflanan köprüsü olma özelliği taşıması da şaşırtıcı değil. Özellikle Pasifik’e karşı gün batımı manzarasına parıltısıyla eşlik eden köprünün kızıl tonları çok çarpıcı oluyor.

 

Golden Gate’ten sonra en popüler ikinci köprü olan Bay Bridge ise San Francisco’yu Oakland’a bağlıyor. Günde yaklaşık 260.000 araç taşıyan köprü ile sırasıyla Oakland, Berkeley ve Richmond’a geçiliyor. Aynı Golden Gate gibi, Bay Bridge’i de bisikletle veya yaya olarak geçebiliyorsunuz. Berkeley’i ABD’nin en prestijli üniversitelerinden biri olan UCBerkeley’den ve punk akımının çıktığı, gay yürüyüşlerinin başladığı ve her türlü protestonun beşiği olan genç nüfuslu liberal şehir olarak anımsarsınız. İşte ben tam olarak burada doğdum! Annem ve babam burada yüksek lisans eğitimlerini tamamladıktan sonra ben, yedi sene sonra ise kardeşim Can, Berkeley’de Alta Bates hastanesinde gözümüzü açtık. Hatta beni doğurtan doktorum Roger Hoag, doğar doğmaz büyük bir kuvvet ve ısrarla tekmelediğimi görünce, “e ne de olsa Berkeley bebeği; protestoya başladı bile” demiş.

Alcatraz Adası da görmeniz gerekenler listesinde.1933’ten 1963’e kadar hapishane olan bu ada, şimdi başlıca turist destinasyonlarından. Zamanında Al Capone’un da yattığı Alcatraz’ı hem gündüz hem de gece turlarıyla gezmek mümkün.

 

San Francisco Museum of Modern Art (SFMOMA) New York’taki modern sanatlar müzesi kadar popüler olmasa da mutlaka listenize eklemeniz gereken bir rota. Çarşamba hariç her gün açık olan bu müzede çok özel sergiler bulabileceğiniz gibi kahve molası verip mağazasından enteresan hediyelik eşyalar da satın alabilirsiniz. Bu sene Ekim sonuna kadar René Magritte Sergisi göze çarpıyordu. Çocuklu ailelere veya seyahatine biraz eğlence katmak isteyenlere ise Walt Disney Family Museum Madame Tussauds ve Ripley’s Believe it or Not müzelerini öneririm. Bunların yanı sıra Pier 39, ister küçük ister büyük her yaştan ziyaretçinin başlı başına bir gününü keyifle geçirebileceği bir yer. Burada üst katta okyanus manzarasına karşı güzel bir deniz mahsülü ziyafeti çekip ardından yüzlerce deniz aslanının güneş banyosu keyfini, balık ziyafetlerini ve birbirlerini suya itmelerini seyredebilirsiniz. Pier 39’da çok sayıda sokak performansı ilginizi çekebilir. Ayrıca bölgedeki en popüler Akvaryum Pier 39’da yer alıyor. Buranın hemen yanındaki Fisherman’s Wharf’ta ise Golden Gate Köprüsü ve Alcatraz Adalarının fotoğrafını adeta bir kartpostal gibi çekebilirsiniz. Burada bulunan Scoma’s ve Grotto bölgenin en popüler deniz mahsülü restoranlarındandır. Yengeç sevenler için Fisherman’s Wharf adeta bir cennettir.

 

Özellikle dört-beş günden fazla şehirde kalacaklar için araba kiralamak oldukça mantıklı. Arabayla güzel manzaralar eşliğinde günübirlik seyahat etmek isteyenlere mutlaka Sausalito ve Tiburon’u öneriyorum. Feribot ile denizden de ulaşabileceğiniz bu iki sevimli şehir, merkezin kaosundan bunalanlara, püfür püfür okyanus havası alıp şık müstakil bahçeli evlerin olduğu sakin ve yeşil sokaklardan geçmek isteyenler için biçilmiş kaftan. Yarım saat içinde tüm atmosfer ve haliyle havanız değişiyor.

 

Yani anlayacağınız bu şehir size bir tatilden -hatta bir şehirden- bekleyeceğiniz hemen hemen her öğeyi sunuyor. İster sanata doyun, ister alışveriş yapın, ister gurme tadımlar yapın, ister partileyin; amacınız her ne olursa olsun San Francisco’nun size sunacağı bir şeyler mutlaka var!

Son olarak, o upuzun uçak yolculuğuna, gecenizi gündüzünüzü birbirine karıştırmanıza sebep olan 10 saatlik zaman farkına ve tüm yorgunluğa değiyor!

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.