© Copyright 2018 Mag Medya
blank
Başa Dön

Dijital Dünya’nın Güçlü CEO’su

Dijital Dünya’nın Güçlü CEO’su

MenaPay’in CEO’su Çağla Gül Şenkardeş sahip olduğu başarılı iş ve akademik kariyerinin yanı sıra Kadın Hakları alanında yaptığı çalışmalarla örnek bir iş insanı profili çiziyor. Kendisine teknolojiyle dönüşen yeni dünya ve iş yaşamının dinamikleri üzerine yönelttiğimiz soruları MAG okurları için yanıtlıyor.

Sizi ve MenaPay’i yakından tanıyabilir miyiz?

Makine Mühendisliği Lisans ve Yüksek Lisans eğitimimi tamamladıktan sonra İşletme ve İletişim alanlarında Yüksek Lisans ve Doktora eğitimime devam ettim. 20 yılı aşkın profesyonel iş hayatı tecrübemin yanı sıra son 5 yıldır üniversitede eğitim veriyorum ve hala akademik araştırmalara devam ediyorum. Bir dergide de köşe yazıları yazıyorum. MenaPay’e liderlik ederken, Lead Network,  Arya Women, İstanbul Blockchain Women gibi çeşitli dernek ve platformlarda gönüllü olarak “Kadınların Güçlenmesi” odaklı toplumsal destek çalışmaları yürütüyorum.

MenaPay, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin ilk blockchain tabanlı SuperApp uygulamasıdır. MenaPay projesinin fikir olarak oluşumunda en büyük ilham kaynağımız sürdürülebilir yaşamdı. Dünya üzerindeki tüm insanların bütün kaynaklara eşit erişiminin sağlanabilmesi felsefesinden yola çıkarak, teknoloji ile dijital kaynakları bir araya getirdik. Özellikle banka kullanmayan ve finansal servislere ulaşımı olmayan 450 milyondan fazla insana kendi kültürlerine ve yaşam tarzlarına uygun bir şekilde hizmet vermeyi amaçlayarak yola çıkmış olan MenaPay, hedeflediği pazar ve müşterilerin ihtiyaçlarına sağladığı katma değerli çözüm ile, blockchain teknolojisinin harika bir kullanım örneğini FinTek alanında hayata geçirmiştir.  MenaPay, günlük yaşamın her alanında yer alma stratejisi doğrultusunda özellikle Uzak Doğu’da çok yaygın olarak kullanılan ve mobil uygulamalara yeni bir yaklaşım getiren SuperApp versiyonuna bu sene geçmiş ve birçok hizmeti tek bir platform üzerinden sunmaya başlamıştır. Blockchain tabanlı ilk SuperApp olan MenaPay, bu yaklaşım doğrultusunda finans ve eğlence sektörlerinde kullanıcılarının başka uygulamalara gerek duymadan ihtiyaçlarını giderebilecekleri bir platforma dönüşmüştür. MenaPay SuperApp ile kullanıcılar tek bir tıkla finansal çözümlere ve sosyal araçlara ulaşabiliyor.

 Koronavirüs pandemisi ile yeni dünya düzeni nasıl şekilleniyor?

Küresel ölçekte yaşanan COVID-19 pandemisinin yine küresel ölçekte beraberinde getirdiği yeni alışkanlıklar ve bir nebze de yeni düzenden bahsetmek mümkün. İş dünyası uzaktan çalışma ile çok farklı bir yönetimi; süreç yönetimini ve kültürünü deneyimliyor. Sosyal yaşam pratiklerimiz eski normalin çok ötesinde, dar alanda ve bireysel odaklı yeni deneyimlerle şekilleniyor. Burada çok önemli bir konu da iletişim. Dijital iletişim tarihsel süreç içerisinde en yüksek bir şekilde deneyimlendiği dönemi yaşıyor. Sadece bireyler arası iletişim kurma ve bilgi transferinin ötesinde kitlesel iletişim de şekil değiştiriyor. Kitlesel diyebileceğimiz herkese açık yayınlar, ilgi alanına göre küçük çaplı kitlelerin erişimine açık ve tercihlerine göre, tercihlerine uygun olarak şekilleniyor. Bilgiye erişime açılan kütleler, kendi içlerinde bölünerek yeni bir kitlesel iletişim tanımı oluşmasına sebep oluyor.

Dijital tüketim ise en belirgin bir şekilde ön plana çıkan, yeni dünya düzeninde dikkat çeken bir konu. Sadece iletişim anlamında değil, gerek eğlence, kültür ya da günlük ihtiyaçların gerekse finansal tüketimlerin dijital dünyada tecrübe edilmesinin en yoğun yaşandığı dönemi gözlemliyoruz.

 Bu süreçte dijital cüzdan kullanımındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz? Tam anlamıyla dijitale kaydık ifadesi doğru olur mu?

Dijital cüzdan ya da ülkemizde daha alışkın olduğumuz tanımlaması ile Mobil Cüzdan, aslında internete bağlı cihazlarımızda yüklü ve para transferi ya da ödeme yaparken kullanılan uygulamalardır. Kullandığımız mobil cihazlar bugün birlikte yaşamaya çok alışkın olduğumuz ve hayatı kolaylaştıran enstrümanlar haline geldiler. Fotoğraf makinesi, internet ve müzik cep telefonlarımıza sığmışken; cüzdanlarımızın da telefonlara girmesi kaçınılmaz bir sonuç aslında.

Dijital cüzdan, kullanıcıların ödeme bilgilerini ve şifrelerini dijital ortamlarda güvenli bir şekilde saklar ve para transferi ya da hem fiziksel hem de online alışverişler sırasında hız, kolaylık sağlar. Son dönemde ortaya çıkan ve günlük hayatı yaşama şekillerinde önemli değişikliklere neden olan COVID-19 pandemisinin şu ana kadarki yansımalarının başında dijital ürün ve hizmetlerin öneminin artması gelmektedir. Özellikle virüsün yayılmasında nakit para ile alışverişin de nedenlerden biri olarak gösterilmesi, yakın zamanda mobil ve temassız ödeme yöntemlerinin daha fazla talep göreceğinin göstergelerindendir. Dijital cüzdan uygulamaları en çok Doğu Asya, Kuzey Amerika, Kuzey Avrupa’da bulunan ülkelerde kullanılıyor. Çok hızlı bir şekilde adapte olduğumuz belki de yeni normalimiz olan Koronavirüs sonrası dönemde nakit para ile virüsün bulaşma riskinden bahsedilmesi, fiziksel dünyadaki harcamaların azalması ve evlerde online alışverişlerin artması; dijital cüzdan kullanımlarının yaygınlaşmasını beraberinde getirdi. Buna ilave olarak bir önemli gelişme de Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen ve hala tartışılmakta olan bir haberdi. Geçtiğimiz günlerde ABD’de Koronavirüs destek paketi ile açıklanan ödemelerin dijital cüzdanlar üzerinden yapılacak olması hala tartışılıyor. Bu konuda ABD yönetimi bir geri adım atacak olsa dahi, bu olayı bizlere dijital cüzdanın yakın geleceği hakkında önemli fikir veren bir konu olarak not edebiliriz.

“Home Office” çalışma düzeni ve çalışan merkezli yönetim nasıl olacak?

Pandemi ilan edilen Koronavirüs salgını ve beraberinde bizleri tanıştırdığı evden çalışma ve sosyal mesafeyi koruma kültürünü, eminim, her zaman 2020 yılı ile birlikte hatırlayacağız. İş sürekliliğinin sağlanması, müşteri deneyiminin yeni koşullara göre yönetilebilmesi gibi gerekliliklerin sağlanabilmesi için, çalışanlar evden ya da büyük stres altında iş yerlerinden çalışmalarına devam ederken; kurumlarının onlara sunduğu imkanlar, yaklaşımlar ve süreç yönetimleri çok kritik. Yıllardır üzerinde çalıştığımız “Müşteri Deneyimi” bir süreliğine yerini “Çalışan Deneyimi” başlığına bırakacak gibi görünüyor.

Tüm dünya yeni bir deneyim yaşıyor. Daha önce pek çok farklı dönüşüm yaşayan iş dünyası bu sefer öncekilerden farklı olarak seçme şansı olmaksızın mecburi bir şekilde, biraz da test süreçlerini yaşamanın eksikliğiyle yaşadığı dönüşüme adapte olmaya çalışıyor. Evden çalışmaya başlayan birçok şirket çalışanının ve bağlı bulundukları kurumun günlükleri ile önerileri sosyal medyada paylaşılmaya başlandı. Operasyonel süreçlerin mümkün olduğu kadar dijital ortamlara taşınmasının; veri ve envanterlerin de dijital ortamdan erişilebilir olmasının ne kadar büyük bir önem taşıdığı konusunda artık herkes hem fikir. Çalışan deneyimi açısından dijital ortamda iş sürekliliğinin sağlanabiliyor olması da önemli faktör. Sahada birebir müşteri ile çalışanlar için ise, sosyal mesafeyi korumaya çalışarak işlerini yapmak süreçlerini oldukça zorlaştırıyor. Çalışan deneyimi kurumlar ve yöneticiler tarafından yıllarca; kariyer yolculuğu, sunulan imkanlar, işyerinin koşulları vb. gibi konular ekseninde tanımlanmaya çalışıldı.

Ancak geldiğimiz nokta da biraz daha çalışanın merkeze alınarak yeniden düşünülmesi gerektiği anlaşılıyor. Burada bağlılık konusu kritik bir önem arz ediyor. Süreç, çalışanlar ve kurumlar arasında bir bağlılık testi niteliği taşıyor. Çalışan deneyiminde bağlılık odaklı aksiyonlar ve planlamaların listelenmesi tartışma konularının arasında yer almalı. Zaman yönetimi ve proje yönetimi yetkinlikleri, özellikle de evden çalışma koşullarındaki prosedür ve süreç dökümantasyonunun yeniden düşünülmesi gerekiyor. Yine geçirdiğimiz bu dönem, sağlıklı inisiyatif alma ve prosedürin esnetilmesine dayalı iş sonuçlarının başarısını test ediyor. Benim bakış açımla en önemli başlığı sona sakladım: “İletişim”. Bana göre iletişim, iyi bir çalışan deneyiminin tasarımında yine başrolde olacak. Ağırlıklı olarak yüz yüze iletişime dayanan çalışma kültürü, dijital ortamlarda ve çoğunla yazışmalarla yönetilen iletişimde de önemli bir dönüşüm geçiriyor.  Bu dönüşüm de ciddi bir hassasiyeti beraberinde getiriyor. Yeni iş dünyası düzeninde ve iyi bir çalışan merkezli deneyim tasarımında belki de yöneticilere aldırılacak ilk eğitim iletişim üzerine olmalıdır.

Bu çalışma düzeni ile yeni meslek gruplarının doğacağını düşünüyor musunuz?

Yeni meslek grupları doğmaya başladı diye düşünüyorum. Özellikle son dönemde hızla artan dijital seminer ve buluşmalar bence dijital pazarlama ve etkinlik anlamında yaratıcı fikirler ve çalışmalar gerektiriyor. Önümüzdeki dönemde fiziksel dünyada tekrar normallerimize döndüğümüzde dahi pandemi dünyasında başlayan birçok dijital çalışma pratiğinin devam edeceğini düşünüyorum. Uzaktan eğitim, uzaktan çalışma kültürü ve bunlara bağlı uygulamaların artması ile doğan yeni iş kolları; hem bu alanda altyapı sunan teknoloji ve ürün geliştirmelerinde, hem de uluslararası kaynak kullanımını hedefleyen iş kollarında hızla devreye girecektir. İleriye baktığımızda ben teknolojiyi görüyorum. Dijital dünya ile iç içe yaşamayı test ettiğimiz bu dönemde, dijital dünyada tamamlanabilen tüm hizmetlerin ve dijital ürünlerin önemini bir kez daha fark ettik. Bu sebeple, ben, teknoloji ve dijital ürün/hizmetler alanında çok yeni girişimler bekliyorum. Belki de bundan 5 sene sonra bugün hiç olmayan şirketler en büyük ciro ya da kullanıcıya sahip lider şirket konumunda olacaklar.

Blockchain teknolojisi ve SuperApp trendi hakkında neler söylemek istersiniz?

Blockchain teknolojisi bilimin bize armağan ettiği, son yüzyılın en önemli buluşlarından bir tanesi. Şifrelenmiş işlem takibi sağlayan, yüksek güvenlik özelliklerine sahip, şeffaf ve küresel bir sistem olan blockchain teknolojisini diğer teknolojilerden ayıran en büyük fark; herkese ait olması ve hemen hemen günlük hayatın her alanında kendisine bir yer bulabilmesi.  Her gün yeni uygulamalara konu olan bu teknoloji, özellikle değiştirilemeyen veri yönetimine ihtiyaç duyan her işin altyapısı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Deloitte’un yaptığı 2019 yılı blockchain araştırması, ki bu araştırma 12 ülkede 1500’e yakın global şirket üst düzey yöneticisi veya sermayedarı ile yapılmış bir araştırmadır, 2020 yılında bu teknolojiye 5 milyon doların üzerinde yatırım yapılacağını ortaya koydu. İş dünyasının ötesinde kamu otoritelerinin açıklamaları ve kalkınma planlarına baktığınız zaman Çin, Singapur hatta ülkemizde yayınlanan kısa ve orta vadeli planların açıklandığı raporlarda, ekonominin ve üretimin anahtar itici güçleri arasında blockchain teknolojisinin yer aldığını görüyorsunuz. Blockchain üzerinde bugün hayata geçmiş olan uygulamalar, blockchainin iş çözümlerine pragmatik çözümler getirebildiğini gösteriyor. Bugün sağlıktan sosyal etki projelerine, finanstan sanata kadar çok geniş bir yelpazeden bahsedebiliyoruz. Super Application olarak anılan ve kısaca SuperApp olarak adlandırılan uygulamalar, tek uygulamada birçok fonksiyonu bir araya getiriyor. Kullanıcılar SuperApp’ler ile birlikte telefonlarına farklı uygulamalar yüklemelerine gerek kalmadan tek bir uygulama ile birden fazla  ihtiyacını karşılayabiliyor. Kullanım kolaylığı ve işlevsellikleri ile ön plana çıkan SuperApp’lerin kullanıcı sayısı, zaman tasarrufu sağlamak ve telefonda daha fazla alan yaratmak gibi nedenlerden dolayı her geçen gün artıyor. MenaPay de blockchain tabanlı ilk SuperApplerden biri olarak bu sene güncellendi.

Aynı zamanda cinsiyetçi söylemler ve kadın hakları üzerine de çalışmalarınız var. Ülkemizde kadın olmak desek…

Ben hemen soruyu dünyada kadın olmak olarak alıp, bunu da yanıtlarken konuyu toplumsal cinsiyet üzerinden tartışmak isterim. Tarihsel süreçte toplumsal olarak üretilmiş sayısız üründen biri de toplumsal cinsiyettir. Toplumsal cinsiyet, kadın ve erkeğin biyolojik farklılıklarından bağımsızdır. Kadın ile erkek arasında toplumsal olarak inşa edilmiş, algıda var olan farklılıklar bütünüdür. Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı ise kadınların ve erkeklerin sorumlulukları ve gerçekleştirmeleri beklenen faaliyetler ile ilgili yetkinlikleri, kabiliyetleri, kapasiteleri, ilgileri, tutkuları ve istekleri ile sosyal, ekonomik, profesyonel, kişisel ve politik olarak sahip olacakları fırsatları kapsamaktadır.

Sürdürülebilirlik konsepti, kişilerin ve kurumların her zaman geleceği odaklarında tutarak planlarını ve faaliyetlerini gerçekleştirme yetkinlikleridir. Sürdürülebilir bir ekonomiden bahsederken temelde, ürün ve hizmetlerin üretim, dağıtım ve tüketiminden bahsediyoruz. Sürdürülebilir bir toplumdan bahsederken de insanların yetkinlikleri, ilişkiler, toplumsal değerler gibi maddi olmayan varlıkların ve kaynakların doğru yönetilmesini odağımıza alıyoruz. Hem ekonomiyi hem de toplumu göz önünde bulundurduğumuzda, insan olgusunun bir bütün olarak ele alınması, yani farklılıklarına göre gruplara ayırmadan tüm bireylerin eşit haklara sahip olması esas alınmalıdır. Sürdürülebilir kalkınma konusunda küresel ölçekte paylaşılan ortak vizyon temelinde yer alan toplumsal cinsiyet ekseni, kalkınma odaklı tüm hedeflere ulaşılmasında toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlenmesini işaret eder. Ülkemizde ve dünyada bu eşitliğin sağlanması konusunda birçok çalışma yapılmaktadır. Ancak maalesef rakamlar henüz yeterli değil.

Kadınların iş gücündeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünyada erkeklerin iş gücüne katılım oranı yaklaşık %80 iken kadınlarınki %50. Resmi istatistik kurumu TÜİK tarafından açıklanan Kasım 2018 verilerinin yer aldığı iş gücü istatistiklerine göre, 15–64 yaş grubundaki toplam erkeklerin %78,5’i iş gücüne katılım gösterirken, bu oran kadınlarda sadece %38,3.  İş dünyasında kadın meselesi hakkında tartışılacak önemli başka bir konu da temsil ve üst düzey pozisyonlarda yer alma sorunu. Başbakanlık Yatırım Ofisi tarafından açıklanan rakamlara göre 2012–2018 yılları arasında ülkemizde üst düzey kadın yönetici sayısı 2 puan artarak %16,3’e yükseldi. Pozitif bir ilerleme olması sevindirici olsa da kapsayıcı bir iş dünyası ve ekonomiden bahsetmek için oldukça düşük bir oran ve ayrıca bu 6 yıllık dönem göz önüne alındığında düşük bir ilerleme. Dünya Bankası Girişimcilik Araştırması’na göre, Türkiye’de kesin ve en güncel sayılar bilinmemekle beraber şirket sahipliğinde kadınlar sadece %25,4’lük bir yer tutuyor. Kadın çoğunluklu yöneticilere sahip şirketlerin oranı ise sadece %0,3. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet Uçurumu (WEF, The Global Gender Gap Report 2017) raporuna göre benim aktif olarak içinde yer aldığım teknoloji ve bilgi teknolojileri alt sektörü kadın istihdamı konusunda uçurumun en büyük olduğu sektörler arasında. Örneğin, %27 kadın çalışan oranı ile dünyada yazılım ve bilişim teknolojileri sektörü, kapsayıcılığın en düşük olduğu sektörlerden birisi. Son yıllarda önemli bir artış olsa da orta düzey kadın yönetici oranı %20’nin, üst düzey kadın lider oranı ise %10’un altında. İyi haber; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yayınlanan ve 2019–2023 yıllarını kapsayan 11. Kalkınma Planında kadının ekonomide daha fazla yer alması için planlanmış aksiyonlar ve hedefler belirlenmiş. Oldukça önemli ve kritik alanlarda geliştirmeler yapılacak şekilde belirlenmiş aksiyonlar ve hedefler çok önemli. Umuyorum 5 yıl sonra mevcut rakamların çok üzerinde gelişim kaydetmiş oluruz.

Kadın istihdamına dair sizin ve şirketinizin izlediği yol nedir?

Ben başta birey olarak birçok kâr amacı gütmeyen dernek ve platformda kurucu üye ve üye olarak, kadınların iş hayatındaki yerinin sağlamlaşması odaklı gönüllü çalışmalar yapıyorum. Bunun yanı sıra akademik alanda da bu konuda bilimsel araştırma ve çalışmalar üretiyorum. Bu birikim ve çabalarım benimle birlikte çalışan kadın ve erkek tüm arkadaşlarımı da etkiliyor. Hepsi bu konuda farkındalıkları son derece yüksek kişiler ve fırsat buldukça bu alanda gerek benim çalışmalarımı gerekse bağımsız farklı çalışmaları da destekliyorlar. Şirket olarak da kaynaklarımızı bu alanda her zaman açıyoruz. Farklı kadın platformlarının çalışmalarına şirketimiz ev sahipliği yapmış, yurt dışından getirdiğimiz iş ortaklarımız ile farklı kadın platformları üyelerini buluşturmak gibi farklı destekleri şirketimiz vermiştir. Gerek yönetim kurulumuz gerekse tüm ekip anlamında baktığınızda her seviyede kadın temsili mevcut şirketimizde.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.