© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Beymen’in Yetiştirdiği En Önemli İsim Murat Türkili

Beymen’in Yetiştirdiği En Önemli İsim Murat Türkili

Fonda klasik müzik, etrafımızda yeni sezonun bol kürklü, desenli, göz alıcı kombinleri eşliğinde Beymen’in başarılı Kreatif Direktörü Murat Türkili ile  sezon trendleri, moda dünyası ve Beymen ile olan serüveni hakkında  çok samimi bir röportaj gerçekleştirdik…

Öğrencilik yıllarından beri Beymen’le çalıştığınızı biliyoruz. Hikayeniz nasıl başladı?

Oldukça uzun bir hikaye aslında. ODTÜ Endüstri Tasarımı birinci sınıfta okurken Fransız bir hocamız vardı. Fransız Kültür’ün desteği ile “Tasarımda Fransa” konulu bir hafta düzenlendi ve çeşitli etkinlikler yapıldı. Burada, kullanılan atık malzemeleri, yeniden hayata kazandırma projesi duyuruldu. Ben bu geri dönüşüm projesini bir defile ile anlatmak istedim. Kullanılan plastik bardak ve poşetleri toplayıp ürüne dönüştürdük, hepsinden kıyafetler yaptık. Bu çalışmada destekçi olan ve bize en çabuk dönen moda markalarından biri Beymen oldu. O dönemin en önemli Ankara mağazalarından Beymen bana her türlü desteği gösterdi ve bize poşetlerini verdi. Biz de o malzemelerden elbise ve ceketler yaptık. ODTÜ Modern Dans Topluluğu da sunumu yaptı. Çok olumlu tepkiler aldık.

 

Sonrasında Beymen beni İstanbul’daki eğitim programlarına davet etti. Orada beyin fırtınası programlarında bu defile gösterildi. Tasarımların hangi süreçlerden geçtiği ve bu süreçlerden geçerken ne gibi değişiklikler yaşandığını anlatan, fikrimizi ortaya koyarken sınır tanımamamız gerektiğini ve hayata geçirmemiz gerektiğini işleyen üç günlük bir seminerdi. Bu çalışma yaratıcılık konusunda örnek gösterildi. Seminer sonrasında nasıl beraber çalışabileceğimizi konuştuk ve ben birinci sınıfta olduğum için Ankara Beymen mağazasında part-time olarak çalışmaya başladım. Moda konusunda stajlarımı Altınyıldız Fabrikası’nda Beymen’le beraber yaptım. Bunun yanı sıra diğer stajlarımı yurt dışında gerçekleştirdim. Üniversite bitimine kadar Beymen’le birlikteliğim devam etti. Üniversite sonrasında ben Paris’e yerleşmeye karar verdim, Beymen’le olan birlikteliğimiz mecburen sonlandı. Daha sonra Academia yarışmasına katılıp ödül sahibi oldum. Ardından iki sene sonra Türkiye’ye tatil için geldim ve Beymen’den teklif aldım. Ani bir şekilde kabul edip ülkeye yerleştim. Hatta Paris’teki eşyalarım sonradan geldi. Gerek okul yaşantımda gerek sonrasında arkadaşlarıma yazdığım mektuplarda hep Beymen’i anlattığımı gördüm sonradan…

 

Neden Beymen?

Beymen’in oluşumu, marka değerleri ve de vizyonu benim düşünce tarzımla, hayat anlayışımla çok örtüşen bir yapıda. Bir iş olarak değil hayatımın parçası olarak görüyorum. Hayatımı tamamlayan bir parça hatta. 1990 yılında başlayan bu serüven günümüzde hala devam ediyor. O yıllar Türkiye’de tasarım çok yeniydi dolayısıyla bu endüstride tasarımcının sorumlulukları çok yoktu. Beymen ben ve benim gibi birçok tasarımcıya destek verdi. Tüm odak noktası tasarım olan bir yarışma düzenlendi ve Academia ismini ortaya koydu. Moda endüstrisinde büyük bir kapı açtı. Moda tasarımcısının ne olduğu konusunda insanların fikirleri gelişti. Şimdi düşünüyorum da benim için çok doğru bir kararmış.

 

Türk kadını sizce nasıl giyiniyor?

Bu çok riskli bir soru.. Türk kadınının kendine özgü stili çok yeni oluşuyor. Aslında bunun en önemli nedenlerinin özgüven ve cesaret olduğunu düşünüyorum. Sadece giyim tarzında da değil bu. Türkiye’de çok alanda, birçok iş dalında Türk kadınının çok basamak atladığını görüyoruz. Genel müdürler artık çoğunlukla kadın. Türk kadınının sözü artık daha fazla geçiyor. Bu noktada giyime geldiğim zaman yeniliklere çok çabuk adapte olan bir toplum olduğumuzu söyleyebilirim. Biraz daha cesur olmalı, sakin ve sadeliğin de aslında güzel olduğunu anlamamız gerekli. Belki DNA’larımızda var, gösterişi, abartıyı seven bir toplumuz. Bu da kişisel olarak giyimimize ve kendimizi ifade etmemize yansıyor. Kıyafetin önümüze çok geçmesine izin vermememiz gerekiyor. Ben onun egemenliğinden kurtulup daha çok kendi stilimizi yaratma taraftarıyım. Stil sahibi olmak zaten çok kolay değil, bu uzun bir zaman ve birikim gerektiriyor. Kötü giyindiğimizi söyleyemeyeceğim ama çok iyi olduğumuzu da söyleyemem. Biraz sakinlik ve sadelik mutlaka gerekiyor. Türk kadını kaliteliyi biliyor, araştırmacı ve yeniyi dünyadan çok çabuk öğrenen bir kadın tipi. Ben bir tek  kendi kişiliğimizi ve kimliğimizi ortaya koymamız gerektiğini düşünüyorum…

 

Modada konfor mu ön planda olmalı, yoksa şıklıktan ödün vermemeli miyiz?

Geçen gün Instagram’da bir şey yazmıştım; “Konfor aslında modadan çok daha önemli bir şey.” Bir sürü cevap geldi; sizden bunu duymak istemezdik diye. Bence her ikisi birden olmalı… Hem moda hem konfor. Zaten dünya modasında çok fazla seçenek var. Biz Beymen mağazalarındaki ürün yapısını oluştururken ve markaları toplarken aslında konforu da katıyoruz. Moda, konforsuz ve rahat olmayan anlamını taşımaz. Moda güncel anlamda insanlar için yeni olanı üretir. Seçim insanlar tarafından yapılır, bir zorlama yoktur. Benim konfor anlayışımla sizin konfor anlayışınız arasında fark olabilir. Benim için konfor; evimde tek başıma müzik dinlemek, kedilerimle oynamak, onlarla kaliteli vakit geçirmek, güzel bir yemek yemektir. Başkaları için arkadaşlarıyla evde tepinerek eğlenmek olabilir. Ben modadansa konforu tercih ederim. Ama moda konforsuz olmak veya rahat olmamak demek değildir. Kendinizi iyi ve konforsuz hissettiğiniz bir ürünü zaten satın almazsınız, üzerinde oturamadığınız bir koltuğu satın almak doğru bir şey değil. O nedenle bence moda, insanlar için yaratılıyor ve insanlar da konforlu olmak istiyorlardır.

 

Bize yeni sezondan bahseder misiniz? Hangi trendler ön planda olacak?

Bu sezonun değerlendirirken bazı başlıklar var. Bunlardan ilki “Modern Barok”. Barok’ta işlemeli anlatımlar, çokça Dolce & Gabanna’da gördüğümüz süslemeler, brokar kumaşların kullanımı, altın ve gümüşün birlikteliği ve pırıltı söz konusu. Barok anlatımının dışında danteller, güpürler, şaşa ve zenginlik ön plana çıkıyor.

 

Militer görüntüyü unutmamak lazım. Aslında modanın içinde hep var olan ama hiçbir  zaman olmamış gibi her sezon tekrar konuşulan o erkek görüntü var bir de. Bol  düğme, vücuda oturan kumaşlar, daha çok üst giyimde ön plana çıkan detaylar.

Beyaz kuğu dediğimiz ve tereyağı renklerinden oluşan; ipeklerin kullanıldığı beyazlı bir anlatım grubu var.

Beyaz giyinmek bence oldukça lüks. Eskiden “Fukaranın düşkünü beyaz giyer kış günü” derlerdi. Ama artık o tavır tamamen değişti. Şu anda bir de pembe ve tonlarının birlikteliği var. Bunun dışında “Asil Kan” dediğimiz kırmızı ve tonları hatta bordoya kadar olan tonları mevcut. Kırmızıyı daha çok siyah ve beyazla kullanmak değil de baştan aşağı kırmızı bir kombin yaratmak istedik. Aynı şey ayakkabı ve çantalarda da söz konusu. Dış giyimde özellikle over-sized paltolar bu sezon çok ön planda.

Beymen’de muhteşem mağaza içi ve vitrin tasarımları yapıyorsunuz… Tasarımlarınızda nelerden ilham alıyorsunuz? Belirli kalıplarınız var mı?

Belirli kalıplarımız yok. Sadece prensiplerimiz var ve prensiplerde de sadece mükemmeliyetçi bir anlatım detayımız varsa onu destekleyen objeler kullanıyoruz. Onun dışında yarattığımız görüntü ve anlatımdaki her şeyi Beymen çatısı altında topladığımız için markalara çok doğru bir gönderme yapmamız gerekiyor. Burada da lüks tüketim ve anlatım bizim için önemli. Bunu yaratırken uyguladığımız bir takım kurallar var tabii ki. Olmazsa olmaz dediğimiz kurallar yok, çünkü moda da kural yok!

 

Birçok şehirde “Trunk Show”lar düzenliyorsunuz. Bu etkinlikler nasıl geçiyor?

Trunk Show’lar mağazalarımızda yaptığımız küçük moda sohbetleri. Altı sezondur yapıyoruz. Bizim için eğitici ve öğretici oluyor. Onun dışında müşterilerimizle güzel geçirebildiğimiz bir vakit elde etmiş oluyoruz, onlarla karşılıklı etkileşime geçiyoruz. Erkek bölümüne de uygulamayı düşünüyoruz. Bu etkinlikte altı tane modelimiz var ve  dokuzar kıyafetten toplam elli dört ürün sergilenecek. Bu sezon için özel hazırlanmış bir de gelinliğimiz var.

 

Yurt dışında en çok beğendiğiniz tasarımcılar kimler?

Hayranı olduğum, onsuz yaşayamadığım bir tasarımcı yok. Tasarımcı olarak beğendiğim kişiler Miuccia Prada, Karl Lagerfeld, Raf Simons, McQueen. Marc  Jacobs tarzını çok benimsemememe rağmen tasarımcı olarak bence önemli bir isim.

 

Academia koleksiyonunuzdan bahseder misiniz?

Academia; Aslı Abbasoğlu ile imza attığımız bir koleksiyon. Bu sezon itibariyle satışa başlandı. Bu koleksiyonda daha çok çağdaş, güncel, özgün bir kadın tipi var. Erkek koleksiyonlarından ilham alarak kadın koleksiyonunu hazırlıyoruz. Kişiyi yormayan ve kişinin önüne geçmeyen, dolabınızda yıllarca yaşayabilecek 3-4 yıl sonra da rahatça kullanabileceğiniz, kendi içinde klasikleşen ama aslında güncel olan zamansız bir ürün grubu. Önümüzdeki sezon da hazır. Onun sunumunu da çok yakın bir zamanda yapacağız. Academia’nın en büyük dinamizmi renk kullanımlarından ve onların birlikteliğinden doğan kombinasyonlardan oluşuyor. Önümüzdeki sezondan itibaren Beymen kadın koleksiyonuna da imza atıyorum, çok özel bir koleksiyon oldu.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.