© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

“Yüreği İle Bakmalı, Görmeli, Anlamalı İnsan” Esra Oflaz Güvenkaya

“Yüreği İle Bakmalı, Görmeli, Anlamalı İnsan” Esra Oflaz Güvenkaya

Antoine de Saint Exupery’nin yazdığı, edebiyat tarihinin en çok satan kitaplarından ve büyük küçük milyonlar tarafından defalarca okunan ikonik kitap Küçük Prens’i sinemalara taşıyarak sevenleriyle buluşturan Medyavizyon şirketinin sahibi; her zaman güzel, zarif ve başarılı Esra Oflaz Güvenkaya ile Küçük Prens’i, yeni projelerini ve özel hayatını konuştuğumuz sıcacık sohbetimiz…


1.Küçük Prens ile Medyavizyon şirketinin yolları nasıl kesişti?

Medyavizyon bizim sinema filmlerimizin Türkiye’de dağıtımını yapan şirketimiz. Ve çok sevdiğimiz Küçük Prens’in kitabının böyle güzel bir film prodüksiyonunun yapıldığını duyunca da satın almaya ve Türkiye’de büyük küçük herkesle buluşturmaya karar verdik.

2.Yaratıcı Çocuklar Derneği yararına gerçekleştirilen özel gösterime ilgi nasıldı, beklediğiniz sonuca ulaştı mı?

İlgi çok güzeldi. Tabii ön gösterimde yerimiz kısıtlı olduğundan katılımı sınırlamak zorunda kaldık. Ancak çok güzel bir netice getirdi ve yaratıcı çocuklar yararına güzel bir gelir elde edildi. Ayrıca basının ilgisi de yoğundu, böyle eğitici ve ilham verici bir filmin bugün pek çok aileye ulaşmasında büyük faydası oldu.

3.Küçük büyük herkesin birkaç kez okuduğu dünyaca ünlü kitabı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Küçük Prens ikonik bir kitap. Efsanevi Fransız yazar, pilot ve maceraperest Antoine de Saint Exupery’nin yazdığı, edebiyat tarihinin en çok satan kitaplarından biri. Dünyada 145 milyon adet satmış ve 250 dile çevrilmiş. Yazar 2. Dünya Savaşı sonrası insanlık değerlerini, bir çocuğun gözünden yetişkinlerin dünyasını irdeliyor. Bu da hikayeye muazzam bir samimiyet getiriyor. Savaşın yıktığı insanlık değerleri, dostluk, barış gibi kavramlar 2. Dünya Savaşı’ndan sonra tekrar hatırlatılıyor. Gezegen, gül gibi simgeler literatürümüze giriyor. Mesela “gülüne iyi bak” dendiğinde sorumluluğunu alman gerektiğini otomatik olarak algılıyosun.  Kitabı belki de ölümsüzleştiren 2. Dünya Savaşı geçirmiş Küçük Prens’in dünyasından sonra gene günümüzün geldiği noktada gene bu kadar savaş, ölüm, acımasızlık, açlıkla çevrili olmamız. Gerçekten de değişimin olabilmesi için kitapta söylediği gibi “Yüreği ile bakmalı, görmeli, anlamalı insan ve bunlara bir son vermeli” dedirtiyor yine yeni yeniden….

4.Küçük Prens’i ilk okuduğunuzda ne hissetmiştiniz?

Tabi ilk okuduğumda küçüktüm ve hayali dünyamda pek çok hayali arkadaşımla yaşayan ben, en çok kitaptaki dostluktan etkilenmiştim. Sonra yirmili yaşlarımda okuduğumda anlatılan simgesel değerleri algılayabilmiştim. Bu vesile ile yine okuduğumda kitabın ve yazarın ruhani bir tarafı olduğunu da düşünüyorum artık. Kızıma da 6 yaşında iken okudum, çok sevdi. Özellikle de arkadaşlık etkilemişti. Filmini izlediğinde ise 8 yaşında daha farklı bir algıya sahip oldu. Gözyaşlarına hakim olamadı çok duygulandı. Arakadaşlarıyla filmi konuştular günlerce…

5.Çok sevilen kitapların filmleri genelde kitap kadar beğeni almaz. Küçük Prens filmini bu anlamda nasıl yorumluyorsunuz, izleyici tepkileri ve sizin düşünceniz nedir?

Evet bende genelde kitabı beğenirim, filmlerini ise sığ bulurum. Tek sevdiğim kitap adaptasyonu Baba filmleri idi. Ancak gerek hikayenin kısalığı, gerek senaristi, gerek yönetmeni, faktörleri ile ortaya çok derin bir hikayenin görsel şöleni olarak ortaya çıkan Küçük Prens filmi de o yüzden sevdiğim ikinci kitap adaptasyonu oldu. Yönetmeni Mark Osborne – başarılı Kung Fu filminin yönetmeni vs. İzleyen herkesin izlenimi de çok pozitif filmle ilgili, bu da bizi çok memnun etti.

6.“ Büyükler hiçbir şeyi asla kendi başlarına anlayamazlar; onlara her şeyi açıklayıp durmaksa çocuklar için gerçekten çok yorucu…”
“ Kelebeklerle tanışmak istiyorsam, birkaç tırtıla katlanmam gerek.”
“ Bir şeyi evcilleştirdin mi, sorumluluğu sana ait olur. Gülünden sorumlusun yani.”
“ Kendini yargılamak, bir başkasını yargılamaktan çok daha zordur. Eğer kendini iyi bir şekilde yargılamayı başarırsan bu, senin gerçek bir bilge olduğunu gösterir.”
“ sana ait olanı bu kadar önemli yapan, ona harcadığın zamandır.” Gibi hayata dair çok özel cümleler vardı. Sizi en çok etkileyen hangi bölümler olmuştu?

Benimki; “Tek bir bahçeye beş bin gül dikiyorlar ama gene de aradıklarını bulamıyorlar… Evet bulamıyorlar diye yanıtladım onu. Halbu ki; aradıkları tek bir gül ya da bir yudum su da olabilir. Haklısın dedim. Bunun üzerine Küçük Prens şöyle dedi: Ama gözler gerçeği görmez ki… Yüreğiyle aramalı insan”

7.Küçük Prens filmiyle önemli bir başarıya imza attığınız için bu konu üzerinde yoğunlaştık, fakat bunun dışında neler yapıyorsunuz? Yakın zamanda Medyavizyondan başka ne gibi projelerle buluşturacaksınız bizi?

En yakın projemiz, çocukluğumuzun en sevilen karakterlerinden Heidi’nin sinema filmi… Fakat animasyon değil bu sefer. Nostalji rüzgarı yaşatacak. Öncesinde de Norm of the Nord (Karlar Kralı Norm) animasyon filmimiz var.

8.Yoğun bir dönemde misiniz? Nasıl geçiyor bir gününüz?

Bildiğiniz gibi grubumuzda 16 adet tematik kanalımız bulunmakta. (Kidz Tv, Eurosport Turkish Production, Sinema Tv, Animez, Filtv, RTL vs) Ben bu aralar özellikle Cannes TV festivalinden yeni döndüğümden Kidz Tv, Eurosport ve Animez’in yeni yayın dönemleri ile çok meşgulüm.

9.Bu aya özel olarak yayınladığımız gurme içeriğimiz için de sizinle birkaç başlığa değinmek isteriz. Bildiğimiz kadarıyla organik gıdalar konusunda oldukça hassassınız. Evinizde ne tür bir beslenme programı uyguluyorsunuz?

Evet evde organik ve sağlık bilinçli bir beslenme sistemimiz var. Sebze ve meyveler organik ve mutlaka mevsimine göre alınıyor. Balık ağırlıklı besleniyoruz. Balıkların da deniz balığı ve küçük olmasına dikkat ediyoruz; hamsi, mercan, tekir vs gibi. Tavuk organik alınıyor ve düdüklüde uzun süre pişiriliyor. Ette ise kuzu tercih ediyoruz. Sebzeleri buharda yapıp sonradan sadece zeytinyağı, limon, sarımsak ile sosluyoruz. Mutlaka yeşil salata, ıspanak, roka, avakado ağırlıklı olarak masamızda bulunuyor. Çorbalarımız yine organik. Mesela brokoli çorbasında hiç yağ kullanmadan blendirdan geçirip içiyoruz. Yağ kullanması mecbur yemeklerde hindistan yağı kullanıyoruz çünkü yanmıyor. Bol bol zencefil, zerdeçal, kekik, kırmızı biber gibi baharatlar kullanıyoruz. Ve illa da masamızda turşularımız bulunuyor; sarımsak, pancar, salatalık gibi… Bodrum’daki evimde ise bostanım var, sebzeleri kendim yetiştiriyorum.

10.Son olarak da kısaca modaya değinelim. Stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Kendime özgü bir stilim var diyebilirim. Kendi stilimi yansıtan, yakışan, beni ifade eden parçaları alır veya diktiririm. Modayı sadece bana uyduğu zamanlarda takip ederim. Sadık değilimdir. İş kadını odaklı giyinsem de; medyacı olduğum için avangard bir tarza sahip olma lüksüm oldu .

11. Kış yavaş yavaş yüzünü göstermeye başladı. Gardırobunuza hangi renkler ve modeller hakim olacak?
Ben bu kış lacivert, ördek yaşili, bej, buz mavisi, kırmızı ve klasik siyah ağırlıklı bir gardırop tercih ettim diyebilirim.

Sıcaklığınız, içtenliğiniz ve keyifli röportajınız için çok teşekkür ediyoruz…

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.