© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

8 Kadın ve 8 Başarı Öyküsü

8 Kadın ve 8 Başarı Öyküsü

İlham veren başarı öyküleri ile cemiyetin sekiz başarılı kadını, geleceğe dair planları ve iş yaşamlarına dair merak edilenleri anlattı.

Fatma Semiz

Göreve başlar başlamaz birbirinden önemli ve etkili projelere hayata geçiren ve sürekli fark yaratan Ankara Genç İşadamları Derneği’nin (ANGİAD) İlk Kadın Başkanı Fatma Semiz ile başarı öküsünü konuştuk.

Yaptığınız işten kısaca bahseder misiniz?

700 üyesi bulunan dev bir STK’nın, ANGİAD’ın başkanıyım. ANGİAD şu dönemde yaşamımın önemli bir kısmını kapsıyor. Sürekli iş dünyasını ilgilendiren konularla ilgili çalışmalar ve projeler üzerinde yoğunlaşmamızın yanı sıra üyelerimizin sorunlarıyla ilgili konularda da çözüm arayışlarında bulunmak, bu yoğun temponun ana eksenini oluşturuyor. Bu çalışmaların dışında kendi şirketim ve aile şirketimizin çalışmalarına katkıda bulunuyorum. Yurt içi ve yurt dışı gezilerini de buna eklersek yoğunluk haritam net bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Başarı sizin için ne demek?

Başarı herkese göre değişen; ama tek bir sonuçla ifade edilen bir kavramdır. Genellikle iş dünyasında da sonuç başarıyı tayin etmektedir. Ben bu kavrama biraz daha farklı yaklaşıyorum. Başarının hak edilmesi ve doğru kurallar içinde hareketle kazanılması gerektiğine inanıyorum. Böylece başarının kalıcılığı sağlanmış olacaktır.

İş hayatınızda size başarı getiren farklı olarak yaptınız ne oldu?

İş yaşamı kesinlikle büyük bir savaş arenasıdır. Yaptığınız tercihler, uyguladığınız stratejiler sizin rakipleriniz arasından sıyrılmanızı sağlayacaktır. Bu sebeple; farklı olmak, farklı düşünmek, farklı uygulamaları gerçekleştirmek çok önemlidir. Fark kelimesini bu yüzden çok önemsemekteyim. Farkı meydana getiren unsurlar burada başarınızın da adeta anahtarıdır. Çok okumak, çok araştırmak, uygulamalarınızı test etmek bu farkın gelişmesini sağlayacaktır. Kısaca farkı yakalamak için çalışmanın önemine inanıyorum.

İş hayatında vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?

Gerek iş hayatında gerekse normal hayatta insanların verdikleri sözün arkasında durmasına büyük önem vermekteyim. Sözünü tutmayan bir insanın hiçbir şekilde başarılı olacağına da inanmıyorum. Güven konusu çok önemli bir unsurdur. Ne iş yaparsanız yapın, eğer karşınızdakine güvenmiyorsanız o işin olma şansı sıfırdır. Üzerinde en çok durduğum bir diğer konu da zaman kullanımıdır. Aynı anda birçok işi yan yana yürütebilmek sizin zenginliğiniz olacaktır. Boşa harcanan zaman beni çok tedirgin eder. Çünkü hiçbir zaman bunu telafi edemezsiniz. Üçüncü ve çok inandığım başka bir kavram ise ekip ruhudur. Hiçbir şeyi tek başınıza yapamazsınız. Mutlaka arkanızda güçlü bir ekibin olması şarttır. Ortak akıl ve doğru tespitler ekip çalışmasının sonucudur.

Yoğun temponuzda dinlenmek ve yeniden enerji kazanmak için neler yaparsınız?

Hayatımın bu döneminde yoğun süreçler yaşıyorum. Bu süreçlerde yaptığım tüm çalışmaların hemen ardından kısa süreli dinlemeler gerçekleştiriyorum. Nefes terapisinde yeniden enerji kazanmak için kullandığım yöntemler arasındadır. Tabii ki sevdiğim insanlarla birlikte vakit geçirmek insana gerçekten enerji veriyor.

Sosyal sorumluluk projelerinden bahseder misiniz?

İçinde bulunduğumuz çok sayıda sosyal sorumluluk projesini aynı anda yürütüyoruz. Bu çalışmalardan bazılarını sıralayacak olursak; Haymana’da kız çocuklarının okula gitmesi için yürüttüğümüz “Eğitimli Kızlar Haymana’yı İyileştirecek Projesi”, Ankara’daki kimsesiz çocuklarımıza sahip çıkmak adına yürüttüğümüz “Yanındayız Projesi”, üniversite öğrencilerine verdiğimiz burslar, Soma felaketinin ardından buradaki aileler için yaptığımız yardım aklıma ilk gelen başlıklar oldu. Son olarak hepimizin içini yakan Özgecan Aslan vahşetinden yola çıkarak hayata geçirdiğimiz “Melek Özgecan Projesi” bulunmaktadır. Ankara Barosu ile ortak yürüteceğimiz bu projede, şiddet mağduru kadınların iş yaşamına kazandırılması temel amaç edinilmiştir. Yine kadınlarımızın statülerinin yükseltilmesiyle ilgili olarak bir süreden beri çalışmalarını yürüttüğümüz “İDOL Projesi” sosyal sorumluluk alanındaki önemli çalışmalarımızdır.

Gamze Cizreli

Dokunduğu her yere hayat veren, Türkiye’nin en girişimci kadını

Gamze Cizreli, başarı dolu hikayesini anlattı.

Yaptığınız işten kısaca bahseder misiniz?

Yirmi yılı aşkın bir süredir yeme-içme sektördeyim.

Bugün Bigchefs olarak, tüm güne yayılan “cafe-brasserie” anlayışıyla hizmet veriyoruz. Değişen hayat tarzımız, yaşam koşullarımız yeme-içme trendlerini belirler hale geldi. Bu değişimi algılamak ve yorumlamak çok önemli. Dolayısıyla restorancılık algısı da daha natürel bir hal aldı. Misafirlerimizin kendilerini evlerinde hissedecekleri bir atmosferde çok geniş bir kitleye hitap ediyoruz. Bunu yaparken de hem yerel hem de global lezzetlere yer vererek müşterilerimize geniş bir menü sunuyoruz.

 

Başarı sizin için ne demek?

Başarı, en basit hâliyle “istenilen bir sonucu” elde etmektir.

Ancak bu bugünden yarına gerçekleşen bir kavram olmayıp emek emek büyüttüğünüz çalışmalarınızdır. Ben de işimde, her gün bir gün öncesine göre fark yaratabiliyorsam bu bir başarıdır. 

 

 İş hayatınızda size başarı getiren farklı olarak yaptınız ne oldu?

 Yapabildiklerim ve hayallerim doğrultusunda girişimci oldum. Zamanımı doğru kullandım, doğru stratejileri uyguladım. Değişen dünya koşullarında her konuda uzman olamayacağım için bilgi birikimi sağlam bir ekip kurdum ve onlarla yola çıktım. Olanla hiçbir zaman yetinmedim; bilgi birikimimi zevkimle şekillendirip sundum. Böylece dinamik yaratıcı ve yenilikçi bir yaklaşıma sahip oldum

 

İş hayatında vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?

Güne erken başlamak, iyi gözlem yapmak, fikir alış verişinde bulunmak, pozitif düşünce tarzıyla hareket etmek ve en önemlisi, motivasyon sağlamak açısından çalışanlarımla aynı frekansta olmak, aynı bakış açısıyla hareket etmek.

 

Yoğun temponuzda dinlenmek ve yeniden enerji kazanmak için neler yaparsınız?

Bu çerçevede iş ve sosyal hayatımı dengeleme gayretindeyim.

Çocuklarım, ailem ve sevdiklerim ile daha kaliteli vakit geçirmek için özen gösteriyorum. Kişisel, bedensel ve ruhsal gelişimime daha fazla mesai harcamaya başladım. Son altı ayda düzenli spor yaparak ve dengeli beslenerek yaşam kalitemi arttırdım. Enerjimi yükselten aktivitelerin başında iş dışı seyahatler geliyor diyebilirim. Kişisel gelişimime de büyük katkısı olduğuna inandığım bu seyahatlerde farklı coğrafyalar keşfetmek, yeni insanlar tanımak ve değişik kültürler ve deneyimler yaşamak beni zenginleştiriyor. Tüm bunların dışında özenle hazırladığım sofralarda, keyifli sohbetlerle zenginleşen davetlerde dostlarımı ağırlamak çok büyük keyif aldığım hobilerimden biri.

 

Sosyal sorumluluk projelerinden bahseder misiniz?

 KAGİDER, TURYİD ve EO(Entrepreneur’s Organization) başta olmak üzere çeşitli Sivil Toplum Kuruluşları’nda aktif olarak görev alıyorum. Özellikle genç ve kadın girişimciliğine hizmet eden, farkındalık yaratma gayretinde olan projeleri destekliyorum ve yaygınlaştırmak için proje geliştiriyorum. Bunun yanı sıra çeşitli üniversitelerin Kariyer Planlama ve Girişimcilik Eğitimi Serilerinde dönemsel dersler verip, panellere ve konferanslara katılıyorum

 

   

MİLKA KARAAĞAÇLI

Takı tasarlamak olan çocukluk hayalini gerçeğe dönüştürerek Kısmet by Milka markasını yaratan Milka Karaağaçlı ile markasını ve başarılarını konuştuk.

Yaptığınız işten kısaca bahseder misiniz?

Kısmet by Milka markasının kurucusuyum; mücevher tasarlıyor, dünya çapında ses getiren koleksiyonlara imza atıyoruz. Hikayenin başına dönecek olursak 14 yıl boyunca pazarlama alanında çalıştım. Birebir tasarım yapmak çocukluğumdan beri hayalimdi. Eğitim ve iş hayatı derken buna çok fazla kendim için yoğunlaşma fırsatım olamadı ve bir gün karşıma çıkan bir fırsatla bu hayalim gerçekleşti; markam “Kısmet by Milka”ya kavuşmuş oldum! 2008 yılında bu işe ilk adımı attım. O dönemde Türkiye’de sadece kuyumcu konsepti vardı, “tasarım, günlük takılabilen, ulaşılabilir mücevher” yoktu. İlk yıllar, pazarı yaratmak için çok mesai harcadım. Çok kısa sürede marka çok büyük adımlar attı ve şu anda Türkiye’de birçok markanın bulunduğu geniş bir “fine jewellery” pazarı oluştuğunu görüyoruz.

Başarı sizin için ne demek?

Başarı benim için “en iyi” olmak demek; kafana koyduğunu yapmak. Şimdiye kadar ne istediysem yaptım. Her seferinde daha büyük hayaller kurdum, hepsine ulaştım. Benim için başarının alt açılımları; fark yaratmak, olmayanı yapmak, ilham veren işlere imza atmak, hayallerinizin, ideallerinizin ve inandıklarınızın peşinden giderek hepsini gerçeğe dönüştürebilmek…

İş hayatınızda size başarı getiren farklı olarak yaptığınız ne oldu?

Daha önce de belirttiğim gibi 2008 yılına giderseniz, bu kategoride sadece kuyumcuların olduğunu görürsünüz. “Tasarım ve ulaşılabilir mücevher” markası konseptini Türkiye’de yaratan marka Kismet by Milka’dır. Harvey Nichols’da kategorisinde satılan ilk Türk markası olduk. Aşk-ı Memnu’nun Bihter kolyeleri, Feriha’nın kanat kolyesi veya AÇEV için tasarladığım üçlü kuş kolyem gibi ülkede inanılmaz ses getiren ve neredeyse bütün kuyumcuların taklit ettiği ve moda olan tasarımlara imza attık. Bütün Türkiye’de o dönemde bu tasarımlar konuşuluyordu. Bu sayede yeni bir kategori yaratıldı ve tüketici alışkanlıkları değişti. Artık tasarım, günlük kullanılan mücevherler hayatımıza girmişti. Kuyumcular ulaşılabilir alt kategorilerini yarattılar ve bu alanda birçok yeni marka çıktı. Biz de Türkiye’de ‘fine jewelery’ kategorisinde pazar lideri olarak konumumuzu oturttuk ve koruyoruz.

Kısmet by Milka ilkleri tasarlıyor, ne yaparsa moda oluyor, Türkiye’de kendi kategorisinde öncü marka olarak modaya yön veriyor. Tasarım, üretim kalitesi, satış sonrası hizmet, iletişim konularında dünya standartlarında hizmet veriyoruz; Ürettiğim şey yeni olmalı, ilk ben yapmalıyım, tasarımı özgün olmalı, beni heyecanlandırmalı, farklı olmalı… Tasarım iyi olunca fark hissediliyor zaten. Bunun yanında satış sonrası da çok önemli; siparişlerin hızlı çıkması, geri dönüşlerin hızlı cevaplanması gibi yaklaşımlarla müşteri memnuniyeti benim için ilk sırada. Tabii bütün bunları yapabilmek için finansal ve üretim gücünüzün olması lazım. Biz zaman içinde kendi atölyemizi ve satış ağımızı kurduk. Yurt dışına çok ciddi yatırımlar yapıyoruz. Dünya standartlarında ve kalitesinde işçiliğimiz var. Özetle pazarlamanın her kolunu iyi yapmak gerekiyor. Aksi takdirde liderliği korumak mümkün olamaz. Durmak insanı geriye götürür. Biz koşuyoruz! Dünya markası olmamızdaki en önemli etkenler bunlar… Türkiye’de büyürken yurt dışına yatırım yapmaya başladık. Şu anda aralarında Nordstrom, Liberty London, shopbop.com, Calypso gibi dünya çapında çok iyi satış noktalarında markayı bulabilirsiniz. 2015 yılı itibariyle de bu noktalara yenileri eklenecek. Her yıl ciro bazında %50 büyüme sağlıyoruz. Bunun arkasında, iyi, öncü, özgün tasarım, stratejik düşünce, doğru zamanda doğru aksiyon alma, satış sonrası hizmet, üretim kalitesi ve tabii ki çok çalışmak var.

İş hayatında vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?
Az önce de bahsettiğim gibi, çok çalışmak, akıllı olmak, her anlamda yaratıcı olmak, fırsatları görmek ve doğru adımlar atmak, iyi ve dürüst olmak benim anahtarlarımdır.

Yoğun temponuzda dinlenmek ve yeniden enerji kazanmak için neler yaparsınız?

Seyahat ederim. Mümkünse her ay veya iki ayda bir mutlaka bir yere uçuyorum. Şu anda yedi aylık hamileyim; geçen ay iki yere uçtum, artık uçmam yasak, mecburen doğumu bekleyeceğim. 18 aylık kızım Mayra benim en önemli enerji ve ilham kaynağım; o benim aşkım… Onunla beraber her şey bambaşka, daha renkli, daha güzel… Sevdiklerimle geçirdiğim zamanlar yoğun tempomda bana iyi gelen en önemli anlardan.

Sosyal sorumluluk projelerinden bahseder misiniz?

Sosyal sorumluluk çok önemsediğim bir konu… Şimdiye kadar AÇEV için bir projeye imza attım. Kadınların eğitimini desteklemek adına bir koleksiyon tasarladım ve bir yıl boyunca koleksiyonun satışından elde edilen gelir vakfa bağışlandı. 2015’te de başka bir dernekle bir iş birliği yapma aşamasındayız. Kişisel ve profesyonel anlamda yapılan çalışmaları yakından takip ediyor, uygun projelerde mutlaka yer almaya önem veriyorum. Özellikle çocuğum olduktan sonra bu konuda çok daha hassas oldum. Her zaman marka olarak olmasa da kişisel olarak oldukça aktif olduğumu söyleyebilirim.

Nermin Kılınçarslan

Havaalanı inşaatları ve teknolojik taahhüt işleri yapan Kuanta A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Kuanta Havacılık A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve KAV Sanat’ın kurucusu Nermin Kılınçarslan başarılarla dolu iş hayatını anlattı.

 

Yaptığınız işten kısaca bahseder misiniz?

Havaalanı inşaatları ve teknolojik taahhüt işleri yapan Kuanta A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Kuanta Havacılık A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanıyım.

Başarı sizin için ne demek?

Öncelikle kendine hedef koymak, çok istemek, azimle çalışmak, başaramadığında yılmadan tekrar tekrar denemek, vazgeçmemek. Tabii eğitimli olmak, yabancı bir dil bilmek ve sonunda hedefe ulaşmaktır bence başarı.

İş hayatınızda size başarı getiren farklı olarak yaptınız ne oldu?

Ben daha lise birinci sınıf öğrencisiyken girişimci bir yapıya sahiptim ve ticaret yapmak istediğimi biliyordum. Tabii ki bunda babamın, emekli olduktan sonra açtığı ayakkabı mağazasını kapatmak zorunda kalmasının büyük etkisi var.

Babam çok iyi niyetli bir insandı, mağazaya gelip ayakkabı almak isteyen ama parası olmayan müşterilere senet karşılığı ayakkabı verir sonra da onları hiç tahsil edemezdi, çok yufka yürekliydi. O zaman ticaret hayatında başarılı olmak gibi bir hedefim oldu sanırım. Babamdan ticarete ve hayata dair öğrendiğim en önemli şey doğru insan olmaktı. Bundan hiç vazgeçmemek lazım. Biz eşimle birlikte kurduk şirketimizi. Dolayısıyla çok güvenilir iki ortaktık aslında bu çok önemli. Şimdi ben ağırlıklı olarak havacılık şirketimizde çalışıyorum ama sonuçta hep birbirimize danışırız ve birbirimizden destek alırız. Birlikte çalışıyoruz yani. Amatör ruhumuzu hiç kaybetmedik. Hayalleriniz ne kadar büyük olursa ulaşacaklarınız da o kadar büyük olur diye düşünürüm çok genç yaşlarımdan beri. Bunun dışında risk almaktan korkmam, işinde uzman, doğru insanlarla çalışırım. Kendimle ve çevremle barışık bir insanım.

İş hayatında vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?

İşi zamanında ve bütçesinde yaparız, yaptığımız işleri titizlikle ve hatasız yapmaya gayret gösteririz ve aynı şeyi çalışanlarımızdan da bekleriz. Doğru malı analiz yapmak zorundasınız. Doğru iş planlaması çok önemli, hangi pozisyonda olursa olsun çalışanlarımız çalışkan, işini doğru yapan, dürüst insanlar olmalıdır.

Yoğun temponuzda dinlenmek ve yeniden enerji kazanmak için neler yaparsınız?

Haftasonlarımı ailemle evde geçirmeye özen gösteririm, ailemiz bence sahip olduğumuz en önemli varlığımız hayatta, kişisel gelişim eğitimleri alırım, spora mutlaka vakit ayırırım. Aile olarak yılda birkaç kez yurt dışına çıkarız. Günlük hayatın stresinden uzaklaşmak için, arkadaşlarımızla vakit geçiririz. Şirket ve ailemin dışında bir de arka bahçem vardır; içinde çok özel dostlarım ve arkadaşlarımın olduğu kızlar grubum. Zaman zaman seyahat ederiz onlarla, yemek yeriz, tadına doyulmaz sohbetler ederiz. Hepsinden yeni şeyler öğrenirim. Tüm bunlarla enerjimi yeniden kazanırım.

Sosyal sorumluluk projelerinden bahseder misiniz?

Eşimle birlikte dört yıl önce bir vakıf kurduk. Kılınçarslan Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfı (KAV). Maddi olanaklardan yoksun başarılı öğrencilere burs sağlıyoruz vakfımızda. Yine tüm geliri vakfa bağışlanmak üzere kurduğumuz KAV Vakfın’nın iki sanat galerisi var. KAV Genç Sanat’ta her ay üç genç sanatçının ve KAV Sanat’ta her ay bir usta sanatçının eserleri sergileniyor. Çok keyifle yaptığım bir iş bu da. Bu sergilerle hem genç sanatçılara destek oluyoruz hem de sanatseverleri sanatla buluşturarak sanata destek oluyoruz.

 

Nelişah Alkoçlar

Kendi ayakları üzerinde durmayı başaran, güçlü ve kentli kadının en güzel örneği Neslişah Alkoçla’ın kendi kurduğu organik gıda markası Raya’yı yakından tanıdık.

Yaptığınız işten kısaca bahseder misiniz?

2012 yılının Haziran ayında insanların hayatına sağlık ve doğallık katmak adına Raya Organik’i kurdum. Carrefour, Macro Center, Migros, Makro Market, Özhan Market, Çağrı Marketleri, MOPAŞ, BTA Havalimanları, Divan, Shell Petrol, E – Bebek mağazaları gibi her biri kendi alanında öncü, yaklaşık 2000 noktada, 200’e yakın çeşitle yer alıyoruz. Şu anda yerel zincirlerde pazar lideri konumundayız; ulusalda ise ikinci konumdayız. Hikayenin başına dönecek olursam organik yaşamla İngiltere’de eğitim gördüğüm yıllarda tanıştım ve beslenme ve yaşam tarzımı bu yönde değiştirdim. Konu ilgimi çektiği için dünyada bu konuyla ilgili araştırmalara yapmaya başladım. Türkiye’ye her geldiğimde de topraklarımızda organiğe uygun yerleri inceledim. Tohumdan filize kadar yetişme süreçlerini gözlemledim. 12 sene boyunca konuyla ilgili birçok araştırma yaptım, eğitim aldım ve kendimi geliştirdim; tüm bu süreçten sonra markamı yarattım. Hedefim daha çok insanın hayatına, mutfağına sağlık, doğallık katmak üzerine…

Başarı sizin için ne demek?

Başarı, inandığınız yolda doğru adımlar atmak ve insanlar için faydalı bir şeyler yapabilmek; hayatlarına katkı sağlayabilmektir benim için… Ben de bu anlamda doğru hedefler belirlemeye, doğru adımlar atmaya, ihtiyaçlara karşılık vermeye ve doğru gözlem yapmaya özen gösteriyorum. Şu an geldiğimiz noktada insanlardan aldığımız yorumlar ve geri dönüşler bizi çok mutlu ediyor ve bu da yaptığımız işte, gerçekten de doğru yolda olduğumuzun en güzel göstergesi; motivasyon kaynağımız.

İş hayatınızda size başarı getiren farklı olarak yaptığınız ne oldu?

Az önce de bahsettiğim gibi bizim önceliğimiz insanların hayatına sağlık katabilmek ve yeni nesillerin sağlıkla büyümesini sağlayabilmek. Bu noktadan hareket ederek neler yapılabilir, nelere ihtiyaç var diye araştırıyor, bunlara yönelik ürünler, çözümler geliştiriyoruz. Örnek vermem gerekirse; doğal ile organiğin arasındaki farkı anlatmaya organik yaşamın sağlığa katkısıyla ilgili insanları bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Bu önemli bir misyon bizim için çünkü gerçekten de bunu yaşam tarzı olarak benimsediğinizde yaşam standardınız da yükseliyor. Güne daha enerjik daha iyi hissederek başlıyorsunuz. Cildinizden saçınıza, nefes alışınızdan ruh halinize kadar çok ciddi farklılıklar, artılar oluyor hayatınızda. Zaten ben de bu yaşamı benimseyip hayatıma katkılarını gördükten sonra insanlarla bunu paylaşmak istediğim için Raya’yı kurmaya karar verdim. Çünkü herkes daha iyi, daha sağlıklı yaşamayı hak ediyor. Ast olan keşfettiğiniz güzellikleri kendinize saklamak değil paylaşmak diye düşünüyorum. Bu anlamda gerçekten çok önemli projelerimiz var. Her ihtiyaca yönelik ürün çeşitliliği, ulaşılabilir noktalarda yer almakla başladık; daha kapsamlı ve etkili işlere imza atmak için devam ediyoruz.

İş hayatında vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?

Doğru hedefler koymak, hırslara kapılmamak, ekip ruhu, disiplin, zaman yönetimi ve dürüstlük…

Yoğun temponuzda dinlenmek ve yeniden enerji kazanmak için neler yaparsınız?

Sevdiklerimle, ailemle zaman geçirmek bana enerji veriyor; beni dinlendiriyor. Hayatımın vazgeçilmezlerinden spor da en büyük enerji kaynağım diyebilirim. Düzenli olarak spor yapmaya özen gösteriyor, neredeyse hiç aksatmıyorum. Fırsat buldukça seyahate çıkmayı seviyorum. Yeni yerler, yeni kültürler keşfetmek, yeni insanlarla tanışmak hem dinlendirici, hem de ilham verici oluyor benim için… Hiçbir şeyi aksatmadan ve her şeye vakit ayıracak şekilde bir yaşam disiplinim var. Bu şekilde dinlenmek ve yeniden enerji kazanmak için kendime alan yaratabiliyorum. Başarılı ve mutlu olmak için bu dengeyi doğru sağlamak çok önemli.

Sosyal sorumluluk projelerinden bahseder misiniz?

Raya Organik olarak sosyal sorumluluk konusuna çok önem veriyoruz ve bu anlamda uygun olan her platformda olmaya özen gösteriyoruz.

 

Nuray Karalar

Yurt dışında karşılaştığı hava ambulansı sistemini Türkiye’de kurarak Başkent’e iki tane hava ambulansı kazandıran her iş insanının örnek aldığı isim Nuray Karalar, işini ve başarısını anlattı.

Yaptığınız işten kısaca bahseder misiniz?
24 yıldan beri içinde bulunduğum iş hayatında Havacılık ve Savunma Sanayi sektörlerine yatırım yaptım. Bu kapsamda faaliyet gösterip, üretim yapan, hizmet veren üç firmanın kurucu ortağıyım. Havacılık alanında, özel sektör olarak kamuya 7/24 hizmet veren Uçak Ambulans sistemini kurduk. İki uçağımız ile 77 milyon Türk halkına yurt içi-yurt dışı doktoru, pilotu, teknik personeli kendi bünyemizde olmak üzere anahtar teslim kesintisiz hizmet veriyoruz. Son iki yılda 3500’ün üzerindeki Türk hastamızı yurt içinde taşıdık, yurt dışından Türkiye’ye getirdik. Daha hızlı hizmet verebilmek için de uçaklarımızın bakım onarımlarını kendimiz yapabilecek kabiliyeti kazandık. Havacılık ve sağlık bir arada çok zahmetli ve hata kabul etmeyen bir sektör olduğundan, işimizi büyük bir titizlikle yapıyoruz. Diğer firmalarım ise elektronik üretim alanında, patentlere sahip, uzmanlaşmış firmalardır.

Başarı sizin için ne demek?

Bence başarı, kişinin kendi gayreti ve çabaları sonucu yapabileceğinin en iyisini yapmasıdır. Başarı sadece işte değil; aile hayatında, sosyal çevrede, her yerdedir. Sıfırdan bir girişimci olarak başlayıp, marka değeri olan firmalar bırakmak, topluma faydalı çocuklar yetiştirmek, Türkiye ve dünya için iyi şeyler yapmanın hepsi başarıdır. Başarı ile çalışmanın ayrılmaz bir bütün olduğunu düşünüyorum.

İş hayatınızda size başarı getiren farklı olarak yaptığınız ne oldu?

İş hayatında dünyanın ihtiyacına yönelik eksiklikleri tespit edip, bu alanlarda odaklanmak bizim başarımızın anahtarıdır. En önce kendi ülkemizde kullanılsın istedik, bu doğrultuda teknolojiye, AR-GE’ye yaptığımız yatırımlar sayesinde çalışarak, aklımızı da çalıştırarak fark oluşturduk. Komşuda var, biz de yapalım demek yerine; kendi patentimiz altında daha neler geliştirebiliriz dedik. Kapıdan giremediğimiz yerlerde bacadan girdiğimiz oldu, yılmadık ve başardık.

İş hayatında vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?
Planlı, düzenli, hedefe odaklı çalışmak, üzerinde çalıştığım projenin sonuna kadar takipçisi olmak, vazgeçemediğim prensiplerim arasındadır. Türkiye ve dünya için ihtiyaç duyulan alanları tespit edip, bunun üzerinde çalışmayı ,üretmeyi, insanlığa faydalı olmayı seviyorum. Bunu da kendi işimin başında olarak yapmak bana haz veriyor.

Yoğun temponuzda dinlenmek ve yeniden enerji kazanmak için neler yaparsınız?

Çocuklarımla beraber yur tiçi ve yurt dışı seyahatlere çıkmak, spor yapmak, özellikle yürüyüş ve pilates, kayağa gitmek yeniden enerji kazanmak için yaptığım aktivitelerdir. Lise ile beraber on yıl boyunca profesyonel olarak voleybol oynamıştım. Bunun dayanıklılık açısından çok faydasını görüyorum.

Sosyal sorumluluk projelerinden bahseder misiniz?

İş hayatının yanı sıra Sivil Toplum Kuruluşları’nda (STK) da görev yapıyorum.

Türk-Çin İpek Yolu Derneği (TÜÇİDER) başkan vekili ve TÜSİAV, ANGİKAD, KAGİDER üyesiyim. Sosyal çevrenin her zaman iş hayatına olumlu yansıdığı inancındayım. Uluslararası girişimcilik ödülü aldığım yıl (2005) KAGİDER ile tanıştım. Türkiye’nin en büyük iş kadınlarının da üyesi olduğu bu dernek sayesinde, iş ağımı önemli ölçüde geliştirdim. 7 Aralık 2007’de de, İngiltere’nin Ankara B-büyükelçisi tarafından “Kadın Girişimcileri ve İstihdamı İş Birliği Forumu” tarafından yürütülen proje kapsamında, Türk kadınlarının girişimcilik kabiliyetlerini ve istihdamını arttıracak çalışmalarda bulunduğum için tarafıma “Kadın Elçi ” plaketi takdim edildi. Yine KAGİDER’in Özyeğin Üniversitesi ve ANGİKAD ile beraber yürüttüğü kadın girişimciliği arttırma konusundaki bir Avrupa Birliği projesi kapsamında gönüllü “Kadın Elçi” (Mentör) olarak görev aldım. Özel sektör olarak şu anda kamuya verdiğimiz hava ambulans hizmetimiz de aslında devletin bir sosyal sorumluluk projesi. Bizler bu projede küçük bir görev alıyoruz. 77 Milyon Türk halkına 7/24 hizmet vermek çok büyük sorumluluk gerektiriyor. Bir günlük bebeklerin hayatlarını kurtarmak için, insan sağlığı icin canla başla tüm ekip olarak çalışıyoruz. 2013 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle aldığım ödül ile Türkiye’nin en Başarılı Beş İş Kadını arasında bulunmak bana büyük onur ve gurur verdi.

 

Pelin Akın

Şirketin sürdürülebilirliği için paydaş algı yönetimini ele alarak holding kapsamındaki hemen hemen her departman ile yakından ilgilenen Akfen Holding Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Akın ile başarının anahtarını ve sosyal sorumluluk projelerini üzerine konuştuk.

Yaptığınız işten bahseder misiniz?

Akfen Holding’de yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyorum; ikinci jenerasyon olarak şirketin sürdürülebilirliği için paydaş algı yönetimini ele almayı görev edindim. Bunun için de holdingimiz kapsamındaki hemen hemen her departman ile yakından ilgileniyorum. Paydaşlarımız denince akla hiç kuşkusuz yatırımcılarımız, hissedarlarımız, çalışanlarımız, medya ve toplum geliyor. Dolayısıyla ben de onları ilgilendiren departmanlarla ilgileniyorum. Yatırımcı ilişkileri, insan kaynakları, kurumsal iletişim, risk ve raporlamanın yanında toplumsal hizmetimizi yaptığımız toplum yararına olan vakfımız ilgili yoğun bir şekilde çalışıyorum. Çünkü şirketlerin, markaların uzun yıllar varlıklarını ve değerini koruyabilmeleri için paydaş algı yönetiminin işin sırrı olduğunu düşünüyorum. Bu amaçla, kurum içi ve kurum dışı iletişiminin çalışmalarının yapılması, çalışanların temel hak ve özgürlüklerinin korunması ve beraberinde sosyal sorumluluk projelerine destek verilmesi gibi konularla daha yakından ilgileniyorum.

Halka açık şirketimiz Akfen Holding altındaki bağlı ortaklık ve iştiraklerimizin de stratejik, operasyonel ve finansal takibinin yapılması da aylık görevlerimdendir. Bunun kapsamında Akfen GYO’da ve sigorta şirketimiz olan IBS’te yönetim kurulu üyeliği, TAV Havalimanları Holding’de ise kurumsal yönetim komitesi üyeliğimi devam ettirip, iştiraklerimizin performanslarını da yönetim kurulu seviyesinde takip ediyorum

TÜSİAD, GYİAD, TİKAD, Genç Başkanlar Organizasyonu (YPO) üyeliklerim bulunuyor. Buna ek olarak Ocak 2015’te yapılan TÜSİAD Genel Kurulu’nda Yönetim Kurulu Yedek Üyeliği’ne seçildim. Ayrıca, DEİK Türk-İspanyol İş Konseyi’nde ve DEİK Türk-İngiliz İş Konseyi’nde farklı çalışma gruplarında yer alıyorum. Türkiye ve İngiltere arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel alandaki ilişkilerin güçlendirilmesi amacıyla 2011 yılında kurulan Tatlıdil Forumu’nun iki yıldır organizatörlüğünü yapıyorum.

Önemli bir vaktimi de Vakfımız, Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV) kapsamında Mütevelli Heyet Üyesi ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak aktif çalışmaları alıyor. Ayrıca Duke of Edinburgh International Award Türkiye Programı’nın Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyorum. London School of Economics’de (LSE)kurulan Çağdaş Türkiye Araştırmalar Kürsüsü’nde 2010 yılından bu yana Danışma Kurulu Başkanlığı’nı görevini üstleniyorum.

Başarı sizin için ne demek?

Bu zor bir soru. Kimi zaman somut sonuçları olan ve insanların hayatına katkıda bulunan gerçek toplumsal fayda sağlayan değerlerin yaratılması kimi zaman ise basit bir mutluluk. Bazense kendi doğrunu bulabilmek.

İş hayatınızda size başarı getiren farklı olarak ne yaptınız?

Ben başarılı sayılıyorsam, bunun nedeni merakımın hiç bitmemesi ve hayatımı buna adamış olmam olarak görüyorum; yani arkadaşlarımla buluşmaktansa iş yemeğine gitmeyi, tatildense konferansa katılmayı öncelik yaparak; her ortamın içine girip oradan öğrenmeye çalışmamın bana fark getirdiğini düşünüyorum.

Tabii bu görevlerin üstesinden kalkabilmek için konsantrasyonu bozmamak ve gerekli bilgi birikimini de doğru değerlendirmek ve çalışma biçimini kendine göre belirleyebilmek olarak görüyorum. Bilgi birikimimi vakit kaybetmeden değişik iş tecrübeleriyle oluşturdum. Profesyonel iş hayatına ilk olarak Madrid’de Deutsche Bank Finans departmanının Strateji bölümünde başladım. Türkiye’ye döndükten sonra TAV Havalimanları Holding bünyesinde çalışmaya devam ettim. Burada geleceğin yöneticisi olarak yetiştirilmek üzere MT Programına katıldım ve profesyonel olarak iş hayatı eğitimi almak istedim. Farklı şirketleri görmek ki, bu iki şirkette uluslararası çok güçlü markalar, ciddi bir master yapmak demek oldu benim için. Ancak en alttan başlamak demenin ne demek olduğunu, insan ilişkilerinin önemini, iyi bir yönetici olmak için yönetilmenin ne demek olduğunu oralarda gördüm.

İş hayatında vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?

Günümüzde hemen her alanda yoğun bir rekabet yaşanıyor. Dolayısıyla hepimiz zamana karşı yarışıyoruz. Bu nedenle zamanımı iyi kullanmaya özen gösteriyorum. Boşa zaman kaybetmeyi

ya da bir işin gereksiz yere uzamasını hiç sevmediğimi söyleyebilirim. İşe geç kalmamak ya da gün ortasında işle alakası olmayan şeylerle uğraşmamak prensiplerimdendir.

Mutlaka not alırım. Her yaptığım işin muntazam ama eğlenceli olmasına öncelik veririm. Belki İngilizler gibi katı kurallarım yoktur, esneğimdir ve gece ya da gündüz olmasına bakmadan yapmam gereken işimi tamamlamaya çalışırım. Buna ek olarak insanları dinlerim ve onlarla birlikte karar vermeden karar almam. Üzerinde çalışılan proje veya konu her neyse farklı açılardan bakmaya çalışıyorum. Karar vermeden önce başkaları ile konuşuyor, değişik kaynaklardan farklı fikirler sorarım. Bildiğim bir konu bile olsa, son durumunu ve önceki trendleri araştırmaktan kaçınmıyorum. Planlı bir şekilde hareket etmeye özen gösteriyorum. Kendi başıma ya da bir ekip olarak üzerinde çalıştığımız işlerde geride kaldığımı hissedersem, o işe mutlaka daha fazla zaman ayırıp açığımı kapatmaya odaklanıyorum.

Yoğun temponuzda dinlenmek ve yeniden enerji kazanmak için neler yaparsınız?

Gerek şirket içi, gerekse görev aldığım toplumsal projeler ve derneklerdeki sorumluluklarım nedeniyle oldukça yoğun bir tempoda çalışıyorum. Bu nedenle iş hayatım ile özel hayatım arasındaki sınırların çok keskin ayrıldığını söyleyemem. Bugüne kadar da bu tempodan hiç sıkılmadım. Aksine, bazen iki tarafın da birbirini desteklediği, beslediği anlar olabiliyor.

Enerji kazanmak için Holding bünyesinde hayata geçirdiğimiz sosyal sorumluluk projelerine daha çok zaman ayırıyorum. Maneviyatımı okşayan ve beraberinde de iş yaşamımı dengelediği için güzel bir denge oluşturduğunu düşünüyorum. Ayrıca fırsat buldukça arkadaşlarım ile buluşuyorum. İstanbul her alanda çok hareketli bir şehir, aynı dönemde birçok etkinlik olabiliyor, farklı yerlere ve temalara gitmek hoşuma gidiyor. Spor kesinlikle enerjimi yükseltiyor, pilates, koşu, TRX gibi dönemine göre farklı sporlara yöneliyorum. Ayrıca, yıl içinde ve genelde yurt dışında sakin ve sağlık konulu mekânlara giderek dinlenmeye, kendimi dinlemeye, spritüelliğe zaman ayırarak stres atmaya çalışıyorum.

Sosyal sorumluluk projelerinden bahseder misiniz?

Nerden başlamalı. Çok fazla sosyal sorumluluk projesinde yer alıyorum, almaya da çalışıyorum. Ancak bizim kendimizin kurduğu vakıf tabii ki önceliğim.

Akfen Holding olarak, sosyal sorumluluk projelerimizi Holding bünyesinde 1999 yılında kurulan Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV) bünyesinde hayata geçiriyoruz. TİKAV bünyesinde uygulanan projeleri yerel, bölgesel ve uluslararası olarak üçe ayırabiliriz. Bireysel Gelişim Programı yerel olarak uyguladığımız projelerin başında geliyor. Program kapsamında özellikle toplumsal ve ekonomik nedenlerle eğitim, kültür ve kişisel gelişim olanaklarına ulaşmada zorluk çeken üniversite öğrencilerine fırsat eşitliği sağlamayı amaç ediniyoruz.

Program, ilk olarak 1999 yılında Elazığ Fırat Üniversitesi öğrencilerinin katılımına açılarak başladı. Burada Fırat Üniversitesi’ndeki gençlere, kendi şartlarıyla ulaşamayacakları bireysel gelişime yönelik hayat dersleri sunuyoruz: protokol kuralları, İngilizce ve bilgisayar eğitimi, eşli danslar, diksiyon vs. Eşi görülmemiş ve değerine gerçekten inandığım bir proje.

TİKAV bünyesinde, Holding’imizin iştiraklerinden Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği (MIP) ortaklığında Mersin’de bölgesel sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirdik. TİKAV koordinatörlüğünde MIP finansörlüğünde hayata geçirilen başlıca projelerimiz, oranın yerel halkına, anneler, muhtarlar ve engelli arkadaşlarımız basta olmak üzere, sağlık ve eğitim konularıyla ilgili bilgilendirme yapılması üzerine bir kaç proje. Eski Köye Yeni Adet Projesi, Anneler Okulu Projesi, Muhtarlarla El Ele Projesi, Ortak Dilimiz Renkler Projesi ve İçimizdeki Engeller Projesi bunlardan bazıları.

The Duke of Edinburgh’s International Award Programı-Türkiye ise TİKAV bünyesinde uygulanan uluslararası sosyal sorumluluk projemiz. Rekabetten uzak bir atmosferde, gönüllülük esasına dayalı toplumsal hizmet bilincinin geliştirilmesini hedefleyen Edinburgh Dükü Uluslararası Gençlik Ödül Programı, 12.000 kişiye ulaştı. Bugün 55 birimde program aktif olarak uygulanıyor ve 2.500’ü aşkın genç programa katıldı. Bu da tamamen kendi gelişimlerine odaklanmak isteyen gençler için sunulan İngiliz menşeli, 1956 yılından beri uygulanan, 140 ülkede kabul gören bir çerçeve.

Tatlıdil Forumuna gelince, bu gençleri değil, aksine ülke büyüklerini, siyasileri, akademisyenleri ve iş adamlarını için Sn. Tayyip Erdoğan’ın inisiyatifi ile oluşturulmuş bir program. Türkiye ile İngiltere arasında siyasi ve ekonomik alanlardaki ilişkilerin başta iş ve ticaret olmak üzere farklı alanlara taşınması amacıyla 2011 yılında kurulan Türk-İngiliz Tatlıdil Forumu’nun 2 yıldır organizasyon sorumluluğunu yürütüyorum.

Tatlıdil Forumu’na 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdogan, İngiltere Kraliyet Ailesi’nden Prens Andrew, İngiltere eski Dışişleri Bakanı Jack Straw ve Kültür Turizm Bakanı Ömer Çelik ile birlikte her iki ülkenin iş, siyaset, akademi, medya ve sanat dünyasından 120’den fazla üst düzey isim katıldığı için bunu daha çok duymuş olabilirsiniz.


Sinem Aydın

Ankara’da büyük metrekarede ve yüksek hat sayısına sahip ilk bowling ve eğlence merkezi olan Rollhouse Spor ve Eğlence Merkezleri’nin İdari sorumlusu Sinem Aydın’a sektördeki başarısını sorduk.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım Bölümü’nden mezun olduktan sonra Amerika’da kısa bir işletme pazarlama eğitimi aldım. Aile şirketimiz olan Sevsel A.Ş.’de, Rollhouse Spor ve Eğlence Merkezlerinin idaresinden sorumluyum.

Başarı tanımınız nedir?
Birçok iş başlar başlamaz sevilemiyor, öğrendikçe, konulara hakim oldukça yıllar içinde daha da zevk veriyor. Dolayısı ile bence yaptığınız işte başarılı olmanın gereklerinden biri eğitimden sonra, gereken tecrübeye sahip olmak. Her şeyi kısa sürede tecrübe edemeyecekseniz de, sizden öncekilerin tecrübelerini yaşamışcasına hayatınıza katmanızda fayda var.

Sloganımız; “Çok Çalıştınız Artık Eğlenin!” Misafirlerimiz, hak ettikleri güzel ortamda iş ve yaşam stresini atabilsin diye biz sloganımızın tersini kendimize uyguluyor ve çok çalışıyoruz. Ancak çalışma alanımızı eğlenceli kılarak, iki işi aynı anda yaparak başarıya yaklaşabiliyoruz.

İşinizde sizi farklı, özel kılan yönler neler?
Rollhouse, Ankara’da büyük metrekarede ve yüksek hat sayısına sahip ilk bowling ve eğlence merkezi. İlk olmanın verdiği bir örnek teşkil etme misyonumuz var. Avrupa’da en çok uluslararası turnuvaya ev sahipliği yapmış şirketlerden biri olarak, konusunda tecrübesi çok yüksek arkadaşlarla çalışmaktayız. Bu tecrübeler ve ekiple, özel şirketlere ve kurumlara yaptığımız organizasyonlarda, misafirlerimizi istekleri doğrultusunda iyi ağırlayabildiğimizi Düşünüyoruz.

Heyecanın son trendi lazer oyun alanı, eğlencenin yeni rengi çocuk oyun alanı, lezzetin mutlu hali Downtown Food Club ile Rollhouse Armada’da üç yeni tutkuyu bir arada buluşturarak güzel bir ilke imza attık.

Rollhouse denilince akla; spor, eğlence, yemek, huzur ve rahat bir ortam geliyor. Bu duyguların hepsini Ankara’ya hissettiriyoruz, bizim için en büyük başarı ve mutluluk budur.

Sizce başarının anahtarı nedir?
Bizim işimizin rengi insan. Her gün kendime hatırlattığım şey, insana insanla hizmet ettiğimiz. Herkesin tahammül ve tolerans noktası var. İş yerimin ve kendi huzurumun olması için bu noktaları iyi sentezlemek gerekiyor.

İşinizde olmazsa olmazınız nelerdir?
Gün içinde salonda gezerken bowlinge gelen arkadaşlarıma rastlamak olmazsa olmazımdır. Geçmişten gelen ya da burada tanıştığım arkadaşlarıma rastlayamadığım zamanlar, kendimi başkasının işletmesinde, başka bir iş yapıyor gibi hissediyorum. İşimizi eğlence ve keyfe çeviren bizi yalnız bırakmayan dostlarımızdır.

Yoğun tempoda çalışan bir kadın olarak kendinizi nasıl motive ediyorsunuz?
Tabiki bowling oynayarak. Bunun dışında evime kurduğum küçük bir cam atölyem var. 900 derecenin üstünde bir ısı ile çalıştığım için hata affetmiyor ve müthiş bir konsantre istiyor. Bu süre zarfında başka şey düşünmediğimden güzel bana bir dinlence oluyor. Ayrıca aktif olarak yoga, snowboard ve dalış yapmaktayım.

 

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.