© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Yaşlanmayan Değer “Aydın Boysan”

Yaşlanmayan Değer “Aydın Boysan”

İlerleyen yaşına rağmen hayat enerjisinden hiçbir şey kaybetmeyen, sık sık yaptığı esprilerle bizleri güldüren mimar, yazar ve çok hoş sohbet bir insan Aydın Boysan. Yıllar boyunca yaşadığı anıları dün gibi hatırlayan ve bizlerle paylaşan gazeteci kimliği ile ön plana çıkan ama gazeteciliğin yanı sıra birçok işe gönül veren Aydın Boysan ile Vehbi Koç’u andığımız özel bir günde hoş bir röportaj gerçekleştirdik…
Herkes sizi gazeteci ve yazar olarak biliyor. Peki, siz kendinizi anlatacak olursanız, herkesin bilmediği hangi özelliklerinizden bahsedersiniz?

Benim asıl işim mimarlık. 55 sene mimarlık yaptım sonra 10 yıl kadar Akşam ve Hürriyet’te sürekli yazılar yazdım. 15 yıl kadar da İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimarlık eğitmenliği yaptım. Basın ve Mimarlar Odası’nın ilk yönetim kurulu üyesi ve ilk genel sekreteriyim.

Medya, geçmişe oranla şu anda toplumumuza iyi hizmet edebiliyor mu? Sizin ilk dönemlerinizle şimdiki dönem arasında ne fark görüyorsunuz?

İlk zamanlarda bütün gazeteler, sadece gazeteci olan insanlar tarafından çıkarılıyordu. O zamanlar tiraj düşüktü, böyle reklamlar yoktu ama daha kaliteli bir basın dünyası vardı. Şimdi gazete çalışanları, yöneticilerinin düşüncelerine ve dünya görüşlerine göre daha hızlı şekil alıyorlar. Hepsi böyle değil ama büyük bir bölüm böyle oldu. Bu sorunun çözülmesi lazım.

Mimarlıktan yazarlığa nasıl adım attınız?

61 yaşındaydım. Kadim arkadaşlarımdan birisi bir sabah bizim eve geldi, “Gazete yazılarına başlıyorsun!” dedi. Daha önce başka yazılar yazdım ama gazete yazısı yazmadım. “Niye?” diye de soramadım. Öyle yakıştırmışlar, beni Hürriyet Gazetesi’nde yazı yazmaya başlattılar. Deneme süresi olarak 3 ay konuşuldu ama sonra o süre, 10 seneyi buldu. Üstelik Hürriyet Gazetesi’nin Güneşli’deki binasını da ben yaptım. Bir süre sonra oradan ayrıldım.

İlk kitabınızı ne zaman yazdınız, şu ana kadar kaç kitaba imza attınız?

İlk kitabım çıktığında, 63 yaşındaydım. Şimdi bir haftaya kadar 39. kitabım çıkıyor.

Nasıl başladı bu kitap yazma sevdası?

Aslında bu alışkanlık çocukluk yıllarından başlar. Kitap okumak; kafada bir şeyleri toplama, biriktirme alışkanlığından doğar.

Dikkat ettim, zaten siz hemen hemen her şeyi not alıyorsunuz…

Çok kitap okurum ben. Kafamda hep bir şeyler dolaştı. Ben 61 yaşında yazmaya başladım ama aksamadan duraklamadan yazdım.

Şu anda Türkiye’nin genel yapısıyla, eski keyif aldığınız zaman arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?

Ben doğduğumda Vahdettin hala padişahtı. Ben, Cumhuriyetin 10. yılında 12 yaşındaydım. 1921 doğumluyum. O zamanın güzelliği, imparatorluk yapısından kurtulmuş, cumhuriyete adım atmış, tazelenmiş bir toplumun içinde yaşanan çocukluk yıllarımdı. Ben ilkokul yıllarımda, Arap harfleriyle yazılan yazıları okuyordum.

Çocukluğunuzla bugünkü delikanlılığınız arasında ne farklar var?

Bana sorsalar, tersine doğru yaşamak isterim. İhtiyarlığımdan çocukluğuma doğru yani… Mümkün değil ama bunun bir anlamı var. Çocukluk yıllarımda, 50 yıl sonra bu memleketin, dünyanın en önemli ülkelerinden biri olacağına inancım vardı ama geçen zamanla, gittikçe bozuldu. 2000 sene önce Atina Demokrasisi’nde bile herkesin oy hakkı yoktu. Okuma-yazma bilmeyen insanla, olgun, eğitimli bir insanın oy hakkının eşit olması milletlerin cibilliyetini bozar.

Bunları duyduktan sonra bir şey sormak isterim: Siyasete atılmayı hiç düşünmediniz mi?

Siyasete sürüklemek isteyenler oldu ama girmedim.

Mimarlığa devam ediyor musunuz?

55 sene mimarlık yaptım. 1945’ten 2000’e kadar 11 sene oldu. Artık kapattım. Benim yaptığım binaları toplasanız 1,5 milyon met-rekare tutuyor.

Mimarlıkla ilgili uluslararası ödüller kazandınız. Mimarlık yaptığınız dönemden biraz bahseder misiniz?

Bu mimarlık işinde parasını ödemeyenler oldu, yaptığım işin karşılığını hiç alamadım ama mimar olduğuma da hiç pişman olmadım.

İstanbul’un sahip olduğu eski mimariye göre, şimdiki yeni ve modern yapılanmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yeni teknolojilerle birlikte, “yapı endüstrisi” diye bir şey oluştu. Artık gayet normal olarak, eski teknikler kullanılmıyor. Mimari de zamana ayak uyduruyor nihayetinde. Şimdi bina yapmak karmaşık bir hale geldi. Çok katlı binalarda mühendislik işin içine karıştı, mimarın da işi zorlaştı. Eskisi gibi değil. Tabi mimarlığın da bu noktaya gelmesi, eskiden de zaten karışık ve zor olan bu mesleği daha da karışık hale getirdi. Mimarların içinde proje yapma yeteneği olan insanların yüzdesi azaldı. Önemli olan nokta budur.

Kendi kitaplarınızı yayınlamak için Bas Yayınları’nı kurdunuz…

Doğrudur…

Buna neden ihtiyaç duydunuz?

Nazlandılar yayıncılar önce, sonra ben de kitaplarımı kendim yaymaya başladım. İyi de oldu ama bıktım o işi yapmaktan. Yazarlık başka, yayıncılık başka… Başkalarına devrettim o işi.

Sağlığınızı ve bu yaşa kadar koruduğunuz bu yakışıklılığınızı neye borçlusunuz?

Yaşama gücünü kaybetmemek gerekiyor. Benim de başıma çok belalar geldi. O belaların hepsinden kurtulacak gücü bulmak kolay değildi ama ben onu başardım, iyi de ettim. Şimdi artık ömrümün 90. yılında tehlikesiz bir döneme girdim, öyle de huzur içinde bitecek inşallah…

Allah uzun ömürler versin…

Peki, bizim gibi gençlere ne önerirsiniz?

Ne olursa olsun, her şeyi ciddiye alın. Gerekirse laubaliliği bile ciddiye alın ki, iyi sonuçlar elde edebilesiniz.

Sizi televizyonda seyredince her şeyin keyifli, eğlenceli yönünden baktığınız görülüyor ama…

Görünüşe aldanmayın öyle değilimdir ben; sululuğu bile ciddiye almayı öğrenmişimdir.

Az önce yemekteki sohbette de bahsettiniz, cumaları Çiçek Pasajı’na gidiyorum diye… Bir haftanız nasıl geçiyor?

Yazı yazmakla, dostlarla buluşmakla, kitap okumakla ve bazı ciddi işleri arada bir yapmakla geçer. Boşuna zaman harcamam.

Peki, Vehbi Bey amcayla ilgili en ilginç, en keyif aldığınız anınız nedir?

Vehbi Bey, ciddi bir adamdı. Şakadan da hoşlanır, mizahtan da anlardı. Aklı başında bir adamdı zaten… Şundan belli aklı başında olduğu; Cumhuriyetin ilanında 22 yaşında olan bir adam, daha sonra bu koca üniversiteyi kurma başarısını gösterdi. O nedenle Vehbi Bey’in bu ülkede “Hayret bir şey ” denecek insanlar arasında anılması doğru ve caiz olur diye düşünürüm.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.