© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Podyumların Kraliçesi: Seda Ertan

Podyumların Kraliçesi: Seda Ertan

“Hayat bana kendime güvenmeyi öğretti.” – Seda Ertan

///Uzun yıllardır mankenlik ve modellik yapan Seda Ertan, istikrarlı ve yükselen başarı grafiği ile Türkiye ve yurt dışındaki kariyerine devam ediyor. Ünlü manken, başarısının sırrını anlatırken, “Hayatıma girmiş yanlış insanlar beni bulunduğum noktaya getirdi. Artık bana kazık atabilecekleri çok önceden görebiliyorum. Daha güçlüyüm. Hayat bana kendime güvenmeyi öğretti” diyor. Seda Ertan’ın oldukça farklı bir ışığı ve inanılmaz pozitif bir enerjisi var. Bu ışığı dünyaca ünlü otoritelerde görmüş olmalı ki, kendisini uluslararası moda haftalarında kanıtlayarak, başarılarıyla Türkiye’yi temsil ediyor. Şu anda New York’ta bir ajansa bağlı olarak çalışıyor ve Türkiye’de ise sadece prestijli defilelerin mankenliğini yürütüyor aynı zamanda da marka danışmanlığı yapıyor. Bosphorus Palace Hotel’in büyülü atmosferinde biz soruyoruz, o cevaplıyor…///
 
 
 
 
 
 

Sence neden dünya podyumlarında boy gösteren manken sayısı parmakla sayılacak kadar az?

Maalesef gerçekten öyle… Öncelikle hiçbir moda şehrinde taksiyle iş görüşmesi yapacağın yerin önüne gitmek mümkün değil… Orada modellerin lüks bir hayatları yok, bunu kabullenmek lazım. Bir ajansa kayıt yaptırırken metro haritası veriyorlar elinize bütün görüşmelerinize metroyla, sora sora gidiyorsunuz. Bu, insanları biraz zorluyor olabilir. Birkaç isim yurtdışında modellik hayatlarını devam ettirmek istedi. Başarılı olan oldu, olamayan da oldu. Bu, tamamen başarının ne kadar istendiğiyle ilgili.

“Hayatımda kimsenin takdiri benim için önemli olmadı.”

Mankenlerin çoğu, “Ben, yurtdışına açılmak istiyorum.” gibi demeçlerde bulunuyor ama gerisi gelmiyor. Seni avantajlı görüyorum, kendini şanslı hissediyor musun?

Şanslıyım diyebilirim. Hayatımda hiç kimsenin takdiri benim için önemli olmadı. Ben istediğim için model oldum, moda okudum, yurtdışında bu işi yaptım ve marka danışmanlığı yapıyorum. Kimsenin ne düşündüğü önemli değil; ben kendimi anlamak üzere hayatımı kurguladım. Yolumu kesmek isteyen çok oldu, hala da oluyor ama ben bu sektörde bir otuz sene daha olmayı planlıyorum. Tasarımcı, marka danışmanı ya da televizyon programcısı olarak… Şu an, başlığın ne olduğu çok önemli değil. Şimdiye kadar, her mankenin başına gelmeyecek tecrübeler yaşadım diyebilirim. Türkiye’dekinden farklı bir süreç var orada. Orada top modeller, casting’e de gelir, provaya da. Bütçeler, yüksek buraya göre. Bu, model motivasyonu için çok etkili. Yurtdışına açılmak bir marifet değil; yurtdışına açılıp orada kendini kabul ettirmek, önemli olan. Ben, dünyaca tanınmış yüzlerle, aynı podyumu paylaştığım için mutluyum. Bu, ileriki hedeflerime ulaşmak için bir basamaktı aslında. İnsan tanıyarak, ileride yapacaklarım için vizyon sahibi olup, kendimi geliştirebildiğim için çok keyifliyim ve son derece mutluyum.

Kimlerle aynı podyuma çıkma şansın oldu?

Eva Herzigova, Alec Wek, Naomi Campell, Petra Nemcova aklıma ilk gelen isimler…

Yurtdışında defilelere çıkmak isteyenlere bir tavsiyede bulunur musun?

En önemlisi, tanınmış ve sektörde doğru olarak bilinen bir ajansla yola çıkmak. Benim en büyük şansım o oldu. Gittiğim hiçbir işte sorun yaşamadım. İşlerinde disiplinli olmalarını tavsiye ederim. Gece hayatından uzak durmaları, çok makyaj yapmamaları, sürekli genel kültürlerini artırmak için kitap okuyup araştırma yapmaları ve en çok da spor yapmaları gerekiyor.

“Tanınmışlık, kişinin ne kadar özgün olduğunla doğru orantılı.”
 

Yurtdışında bizim modacıları tanıyorlar mı? Cengiz Abazaoğlu, Dilek Hanif ve Atıl Kutoğlu gibi…

Tasarımcı olarak dünyada çok az tanınıyoruz. Bu isimlerin yanında, Hüseyin Çağlayan ve Rıfat Özbek’de var. Tanınmışlık, kişinin ne kadar özgün olduğuyla doğru orantılı. Aslında yurtdışında bir kimlik edinip Türkiye’ye dönüldüğünde, daha farklı algılanıyor. Sanki o kimlik, buradaki o kimlik değilmiş de, yurtdışında takdir edilince, burada da alkışlamaya değer gibi… Bir yabancı hayranlığı… Burada kendine özgü stili olan birçok tasarımcı var. Yakın tarihte benim de defilelerine çıktığım Hakan Yıldırım, birçok başarıya imza atıyor. Bir Türk olarak, ben de buradan takip edip gururlanıyorum. Bunun yanında, henüz yurtdışında kendini tanıtma fırsatı bulamamış tasarımcılarımız da var. Bu kişilere devletimiz de destek olmalı. Biz bir tekstil ülkesiyiz ama moda haftası etkinliklerimiz, yeni yeni güçleniyor.

Moda tasarımı okudunuz, tasarımla ilgili bir planınız yok mu?

Var tabi. Gittiğim birçok davette kıyafetlerimi kendim tasarlıyorum. Hayatımda oturtmaya çalıştığım detaylar var. Onları hallettikten sonraki planım, kendi tasarımlarımın satışı için bir tasarım ofisi açmak…

“Gerçek bir tasarımcı, sadece kıyafet tasarlamakla kalmamalı, gözün görebildiği her şeyi tasarlayabilmeli.”
 
 

Tasarımlarının bünyesinde bulunmasını istediğin bir firma var mı?

Bize okuldayken, “Gerçek bir tasarımcı, sadece kıyafet tasarlamakla kalmamalı, gözün görebildiği her şeyi tasarlayabilmeli.” fikri öğretildi. Şimdi ben bir film izlerken ya da bir restoranda yemek yerken, oranın renk uyumuna bile takılabiliyorum. Ben olsam, nasıl bir görüntü oluşturacağımı düşünmekten, keyfime bakamıyorum. Bu, hayatımı biraz zorlaştırıyor. Ama görsellikten keyif alıyorum ve her şeyden besleniyorum. O yüzden, sorunuza belirli bir firma ismiyle cevap veremiyorum. Her görsel sektörde iş yapabilirim gibi geliyor.

Oyunculuk teklifleri geliyor mu?

Birçok reklam filminde oynadım. Sinemayı her zaman yakın buldum kendime. Özellikle tarihi filmlerde oynamayı ya da bir ajanı canlandırmayı çok isterim. Acelem yok. Benim için önemli olan, mutlu olabileceğim bir ekiple çalışmak.

Oynamak istediğin bir karakter var mı?

Bir röportajımda Hürrem Sultan’ı oynamayı çok isterim demiştim. Daha sonra sevgili arkadaşım ressam İsmail Acar, o röportajımdan haberi olmadan beni aradı ve harem konseptli sergisinde 3 sultan için benimle çalışmak istediğini söyledi. Bu sultanlardan biri de Hürrem Sultan’dı. Projede model olarak sadece benimle çalışmış olması da gurur vericiydi. İsmail Acar’ın da resim konusundaki başarısı herkes tarafından takdir edilip beğenildiği için sonuç muhteşem oldu. Bu projenin ileride çocuklarıma anlatacağım deneyimlerimden biri olduğunu düşünüyorum. Ölümsüz bir eserde yer almak, gurur verici.

“Hayatta ayıp sayılabilecek şeylerin sanatta normal karşılanmasını çok ilginç buluyorum.”

Oyunculukta kuralların olur mu?

Hayatta ayıp sayılabilecek şeylerin sanatta normal karşılanmasını çok ilginç buluyorum. Belki de oyunculuk konusunda tecrübeli olmadığım için böyle düşünüyorumdur, daha sonra bu konuya bakışım değişebilir ama şu an için kurallarım var, gerisi bulanık.

“Bu camiada en çok güven sorunu yaşadım.”

Uzun yıllardır bu camianın içindesin. Pişmanlıkların oldu mu?

Oldu tabi ki, olmaz mı? Ama olmasaydı, şimdiki Seda da olmazdı. Güvenmemem gereken insanlarla karşılaştım. Bu camiada en çok, güven sorunu yaşadım. Şimdi daha güçlüyüm. Hayatıma girmiş yanlış insanlar sayesinde daha çok başarılı oldum, kendimi bildim. Yalnızca kendime güvenmeyi öğretti hayat. Artık başıma gelebilecekleri önceden kestirebiliyorum. Şimdi oluşabilecek yıkımlar ağır olabiliyor ama çocukken acı çektiğiniz zaman hemen unutabiliyorsunuz.

“Karı-koca olmak için hayatta aynı tatları sevmek gerekir.”

Evlenmeyi düşünüyor musun?

Hayatta insana ilk anda çarpan güzellikler vardır. Çok güzel bir adam görürsün, çarpar seni! Ama kimse, hayatının sonuna kadar o çarpılmayla kalmaz. Bir adam görürsün, yavaş yavaş demlenirsin baktıkça. İlişki de böyle bir şeydir işte. Bunun imzayla kayıt edilmiş hali de evliliktir. Karı-koca olmak için hayatta aynı tatları sevmek gerekir. Dolayısıyla çok iyi arkadaş olduğum biriyle evlenmek, ondan çocuk sahibi olmak isterim. Bunları isterken de, öyle takıntı derecesinde bir evlilik beklentisi içinde değilim.

“Zamanla aşkın mantığı öğrenilmeye başlanıyor.”

Aşk evliliği mi, mantık evliliği mi yaparsın?

Ben kıymet bilebilecek yaşa geldim. Hayatıma aldığım sevgilimin, dostlarımın fazlasıyla kıymetlerini bildiğime inanıyorum. Aşk, kendini kaptırmaktır zaten, doğal olanı bu. Kendini kaptırmamak, sonradan edindiğimiz deneyimlerin bir çıkarımı. Ne yazık ki, yaş ilerledikçe de, deneyimler arttıkça, insanların kontrolü artıyor, kalpler esirgenmeye başlıyor. Bu tabi ki, hazin bir şey. Zamanla aşkın mantığı öğrenilmeye başlanıyor. Bense mesela, aşık olduğum bir arkadaşımla evlenmek isterim. Yani mantık ve aşk, iç içe…

Fotoğraflar

 

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.