© Copyright 2018 Mag Medya
blank
Başa Dön

Bir Büyükelçinin Gözünden Türkiye

Bir Büyükelçinin Gözünden Türkiye

Ankara’nın Almanya Büyükelçisi EberhardPohl ve eşi IrmtrudPohl ile çok hoş bir söyleşi gerçekleştirdik. Ağustos 2011’den bugüne kadar olan yaşantılarını, Türkiye’ye bakış açılarını ve Türkiye ile Almanya arasındaki benzerlikleri sorduk.

 

2011 Ağustos tarihinden beri Ankara’da Almanya büyükelçisi olarak görev yapıyorsunuz ve eşiniz de sizinle birlikte burada. İlk zamanlardan bahsetmenizi istesek, ilk geldiğinizde Ankara’da neler yaptınız?

Elbette ilk günlerde şehri keşfetmeye çalıştık. İlk zamanlarda Ulus’u gezdik. Kale’yi oradaki eski kent merkezini gezdik ve ben çok etkilendim. Unutamadığım olaylardan biri de Anıtkabir’de çelenk koyma töreniydi.

 

Sizce diğer görev aldığınız şehirlerden ne farkı var Ankara’nın?

Biz Ankara’ya gelmeden önce yedi yıl Berlin’de yaşadık. Tabi ki Ankarada çok farklı bir yer, diplomatlık mesleğin de özelliği bu zaten. Belirli aralıklarla farklı ülkelere, farklı şehirlere alışmaya çalışıyorsunuz. Yenilikleri keşfetmeye ve tanımaya çalışıyorsunuz, biz eşimle birlikte yürüyerek şehri keşfetmeyi seviyoruz,doğayı da çok seviyoruz. Her şehir kendine has farklı özelliklere sahip ve bu açıdan da aslında çok heyecan verici. 3-4 yılda bir farklı bir dünyayı keşfetmek… Tabi her yeni şehirde aynı zamanda tanıdık bir şeyler de arıyor insan. Biz ilk geldiğimizde çocuklarımızla birlikte geldik. Onlar da bizimle birlikteydi birkaç hafta boyunca. İlk gün uzaktan Atakule’yi gördüm ve bana Berlin’deki Televizyon Kulesi’ni anımsattı. Orada ellinci doğum günü kutlamamı yapmıştık. O nedenle benim için özel bir cazibesi var Atakule’nin.

 

Anadolu’yu tanıma gezinize Kapadokya’dan başlamanızın özel bir nedeni var mı?

Ben doğa yürüyüşlerini çok seviyorum. İlk geldiğimde diğer büyükelçiler bana Kapadokya’nın bu tür doğa yürüyüşleri için çok uygun bir yer olduğunu söylediler. Biz de gittik ve orada çok güzel küçük bir otelde kaldık. Tabi ki hem doğal güzellikler hem de tarihi özellikli kiliseler, manastırlar bizi çok etkiledi. Çok iyi bir rehber bize eşlik etti. Bu yöreyi tanıttı, çok etkilendiğimi söyleyebilirim, iyi bir başlangıç oldu bizim için.

 

Türkiye, Almanya’nın en büyük ticaret partneri beyanatında bulunmuştu. Almanya’nın ve Türkiye’nin birbiri için önemi çok büyük. Bu duruma katkıda bulunacak gelişimler kolaylıklar olacak mı?

Biz Almanya’nın geçtiğimiz yılda Türkiye’nin en önemli ticaret partneri olmasından dolayı gurur duymaktayız. Bu çok önemli bir gelişme ve uzun süredir devam ediyor. Bunun karşılıklı olması çok olumlu ve çok memnuniyet verici. Şuanda yaklaşık beş bin Alman şirketi Türkiye’de yerleşik şirketlerle ortak faaliyetlerde bulunuyorlar. Özellikle çok geniş bir yelpazede ortaklık faaliyetlerivar. Biz büyükelçilik olarak ticari ilişkileri farklı yöntemlerle teşvik ediyoruz. Danışmanlık hizmeti veriyoruz veya farklı illerde Türk-Alman Günleri düzenliyoruz ve tabi ki Türk-Alman Ticaret Odası gibi önemli kurumlar da ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunuyorlar. Bunun dışında haziran ayında Alman Ekonomi Bakanı Türkiye’ye resmi ziyarette bulunacak ve bunun çok olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca biz son yıllarda özellikle vize sürecinde başvuru işlemlerini kolaylaştırmak için büyük çabalar sarf ettik. Hem büyükelçilikler hem başkonsolosluklar olmak üzere biz kendimizi hizmet veren kurumlar olarak görüyoruz. Bu alandaki görevimiz iki ülke arasındaki ilişkileri engellemek değil teşvik etmek. Temel ilkemiz bu olduğu için vize sürecinde birçok kolaylık getirdik, bekleme sürelerini azalttık. Başta ticari vizeler olmak üzere kişilerin artık aynı gün içinde hatta şahsen başvuruya gelmek gerekmeksizin vizelerini veriyoruz ve olumlu bir şekilde vizelerini alıyorlar.

 

Almanya’nın Ortadoğu ve Doğu ülkeleriyle ilişkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Özellikle bu günlerde Türkiye’de, Almanya’da ve Avrupa’da, Suriye’den bu üzücü görüntüler karşımıza çıkıyor. Orada yaşanan baskı ve insanların hedef oldukları korkunç olayları hepimiz görüyoruz. Tabi ki Türkiye, Suriye’nin komşusu olarak özel bir açıdan etkileniyor bu gelişmelerden. Uluslararası barış çabaları da Almanya’yla Türkiye’yi, Avrupa’yla Türkiye’yi yaklaştırıyor. Çünkü hepimizin hedefi ortak. Bu hedef yönünde çaba harcarken Alman Dış İşleri Bakanı ve Türk Dış İşleri Bakanı bu konuda bir araya gelip müzakerelerde bulunuyorlar. Elbettebu olaylar Suriye’nin ötesinde de önem taşıyor, bütün Arap dünyasında yaşanan bu dönüşüm sürecinin barışçıl yollarla gelişmesi hepimizin menfaatindedir. Ve bu tarihi gelişmelerin olumlu bir şekilde cereyan etmesi için hepimizin çaba sarf etmesi gerekiyor. Bu süreçte Türkiye’nin çok özel bir rolü var.

 

Türkler Almanya’ya göç ettiklerinde koloni şeklinde yaşamaya devam etmişler. Ne Alman olabilmişler ne de Türk kalmışlar. Türkler de onları“Almancı” olarak kabul ediyor. Böyle bir algı var bu sıkışmışlık durumu için ne düşünüyorsunuz?

Tabi ki Türkiye’den Almanya’ya göç etmiş insanların Türkiye’yle manevi, ailevi bağlarını korumaları son derece doğal ve doğrudur. Fakat aynı zamanda oraya giden Türklerin orada ikinci vatanlarını bulduklarını da görüyoruz. Almanya’da günümüzde, televizyonu açtığımızda Türk yönetmenlerin filmini görebilirsiniz; haber bültenlerinde üst düzey Türk kökenli politikacıların beyanlarını veya Türkiye kökenli iş adamlarının başarılarını görebilirsiniz. Bu şunu gösteriyor; başka ülkelerden gelen insanlar Alman toplumunda kendilerine bir yer edindiler. Artık ayrılmaz bir parçası haline geldiler ve bizim en önemli çabamız onlara toplumda karşılarına çıkan bütün fırsatları eşit ölçüden kullanabilmeleri için fırsat sağlamaktır.

 

En sık görüştüğü Türk bürokratı öğrenebilir miyiz?

Tabi bizim en yakın muhatabımız Dış İşleri Bakanlığı’dır. Çok yakın ve çok açık bir diyalogumuz var. İsim olarak örneğin Müsteşar Sayın Sinirlioğlu’yla yakın görüşme içindeyiz. Ama bütün bakanlıklarla ve devlet kurumlarıyla çok içten bir temas halindeyiz. Tabi ki burada konuk olarak bütün siyasi güçlerle temaslarımızı sürdürmek istiyoruz. Bize gösterilen açık sözlülük ve içtenlik bizleri çok mutlu ediyor.

 

Siyasi konuları burada kapatıyoruz. Türk mutfağında beğendiğiniz tatlar nelerdir?

Türk mutfağı beni her zaman şaşırtıyor. En son yaşadığım sürpriz ezogelin çorbasıydı. Antalya’ya yaptığım bir seyahatim sırasında da çok lezzetli bir yemek yedik ve Akdeniz mutfağını da çok beğendik.

B(eşi): Ben aslında balığı pek sevmem ama hayatımda iki kere bu tercihimi gözden geçirmek zorunda kaldım. Eşim Japonya’da görevliyken çiğ balığı denedim ve çok sevdiğimi söyleyebilirim. Aynı şekilde Türkiye’de balığı yeniden keşfettim. Burada balığın kendine has tadını kaybettirmeden hazırlanması beni çok etkiledi.

 

Türk misafirperverliğinden hoşnut olduğunuzu belirtmiştiniz. Türklerin hangi özelliği sizi mutlu ediyor?

B(eşi): Beni etkileyen iki hususa değinmek istiyorum. Türkiye’ye geleceğimizi söylediğimde arkadaşlarım bana köpeğimizle sorun yaşayacağımı söylediler. Ama benim o şekilde olumsuz bir deneyimim olmadı. Başka bir husus ise; ben kadın sorunlarına ilgi duyuyorum ve bu kapsamda Türkiye’de farklı bölgelerdeki kadın projelerini ziyaret ettim. Oralarda kadınların çok büyük bir gurur ve özgüvenle çalıştıklarını gördüm. Bir milletvekili grubuyla Anadolu’da bir projeyi gezdik ve meslek okulundan bir bayan bize projeyi tanıttı. Yani Alman milletvekiline büyük bir rahatlıkla sunum yaptı. Bu gerçekten çok etkileyiciydi.

 

Türklerin ve Almanların benzer özellikleri var mı? Sizce neler?

İki ülke arasında çok büyük ortaklıklar var. Bunun sebebi bence yoğun göç hareketi ve bu her alanda etkili. Ekonomi alanında, kültürel alanda ve insani ilişkiler kapsamından da çok ortak alanımız var. İki ülke için de futbol çok önemli örneğin.

 

Ankara’da olmakla ilgili neler söylemek istersiniz? Vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?Örneğin bazı elçilerimiz Cuma günleri Antalya’ya golf yapmaya gidiyorlar. Elçilik dışında nasıl zaman geçiriyorsunuz?

B(eşi): Hala en önemli aktivitemiz Türkçe dersleri. Türk edebiyatını keşfetmeye çalışıyoruz, Almanca çevirilerini okuyarak Türkiye’yi edebiyat üzerinden tanımaya çalışıyoruz. Bunun dışında bir grupla Işık Dağı’nda doğa yürüyüşleri yapıyoruz.

B: Büyükelçi olarak ayrıcalıklı bir konuma sahibiz,yani çok sık seyahat edebiliyoruz. Örneğin Paskalya’da güneydoğuya, Mardin, Urfa ve Gaziantep’e bir gezimiz olacak.

 

Türkiye’de en çok nereleri beğeniyorsunuz?

Türkiye’ye geleli altı ay oluyor ve keşfedilecek çok fazla bölge var. İstanbul olağanüstü bir şehir ve Kapadokya, Antalya ve Konya’yı gezdik. Bir iki yıl sonra bir araya geldiğimizde bu soruyu daha rahat yanıtlayabileceğimizi düşünüyorum.

 

Çok olumlu ve çok pozitifsiniz. Bunun için çok teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Bu tür söyleşiler bizi de çok mutlu ediyor. Size de bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ediyoruz.

[nggallery id=1098]

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.